Tiamin, Sedasyon Tatili ve Ödem
Eşim yine kızacak, "gece yatmak
bilmiyorsun, işten gelince de uyukluyorsun" diye ama kafam bu saatlerde işliyor
yapılacak bir şey yok. Dört aydır COVID hastası bakmıyorum. Tükenmişlik
havasından kurtuldum, hayatın güzelliklerini daha bir hisseder oldum. Elimde
biriken çalışmalarımı makaleye çevirme şansım oldu, 13 yıl önceki tezimi de
makaleye çevirdim halen güncel olması güzeldi. Bu süreçte bloğumu biraz
aksattım, uzun süredir bahsetmek istediğim klinikte çok faydasını gördüğüm birkaç
küçük ama can alıcı noktadan (Tövbe!) pratik uygulamamdan diyelim
bahsedeceğim.
İlki Tiamin; kronik etanol kullananların başına bir şey gelip de yoğun bakıma düştüklerinde hemen hepimizin belki de ilk aklına gelen tedavidir. Dört aydır pandemi şartları nedeniyle 60 yataklı koğuş tipi bir yoğun bakımda yaklaşık 20-30 arası hasta takip ediyorum. Günlük pratikte uzamış koma tablosu nedeniyle pek çok hastayı devir alıyorum. Altta yatan nörolojik tablo olsun ya da olmasın Bemiks ampulü (25 mg Tiamin içerir) 100 SF te 30 dk da gönderiyorum günde bir kez 4 gün ya da 2x1 2 gün şeklinde order ediyorum. 100 mg’a tamamlıyorum.
Aslında ülkemize de 100 mg tiamin içeren preperatın geldiğini duymuştum, sanırım
istek yapsam daha iyi olacak. Geçen hafta hasta ziyaretinde yaşlı bir teyzenin
oğlu “hocam benim annem felçli ve uzun süredir konuşamıyordu, şimdi benimle
konuşuyor, nasıl olur hayretler içindeyim” dedi. Takdiri ilahi ne deyim. Koma
durumunda faydası zaten biliniyor, farklı bir kullanım alanım da kalp
yetersizliği ya da böbrek yetmezliği gibi tablolarda yoğun diüretik tedavi alması
gereken hastalar. Hemen her gün diüretik kullanmalarına ve çoklu kalp
yetersizliği ilaçları almalarına rağmen, tiamin desteği almıyorlar. Komadaki
hastalar kadar klinik faydasını bariz fark edemesem de pozitif inotrop
desteklerini daha hızlı azaltabiliyorum. Daha az deliryuma giriyorlar gibi
geliyor.
İkinci bahsetmek istediğim konu yine
farklı nedenlerle entübe koma tablosuyla aldığım ve sedoanaljezi
tablosunda takip edilen hastalar. Yoğun bakımcıların rutinidir, sedasyon tatili
yapmayı severiz, hasta rahat uyanırsa pek güzel ama her zaman işler yolunda
gitmez, günler geçtikçe geçer hasta hep ajite uyanır tüpüne uzanır başını sağa
sola atar, aşırı ajitedir, telkin edemezsin kolunu bacağını tespit edersin
hatta göğüs den iki taraflı çarşaf gerersin o da yetmez psikiyatrik kelepçeler
kullanmamız gerekebilir. Yeri gelmişken koltuk altlarından hasta tespit ettirmiyorum,
maalesef nöbetlerde hemişireler mecbur kalabiliyor, gördüğüm gibi söktürüyorum.
Aksiller sinir hasarı gelişirse Allah korusun hasta bir daha kolunu kaldıramayabilir.
Çok gerekliyse psikiyatri servisinden kemer şeklinde kilitli tespit aparatları
talep etmenizi öneririm. Neyse asıl konumuz geri dönelim. Hastanın entübasyon
süresi uzar hasta ventilatör ilişkili pnömoni olur. Yatış süresi uzar… vs. son
dönemde bu hastalarda uyguladığım bir yöntem var. Genelde postresüsite
ya da postop hemorajik SVO vakalarında bu durum başıma daha fazla gelse
de çeşitlendirebiliriz. Madde bağımlıları, geçen hafta başıma geldiği
gibi karbon monoksit intoksikasyonu vakası yine 10 gün önce takip ettiğim
suicid ası vakası…. Bu hastalarda genelde sekonder beyin hasarı riskini
azaltmak ya da akciğer patolojisinin gerilemesine zaman tanımak amaçlı 48-72
saat kadar sedoanaljeziye devam etmek istiyorum. Belirlediğim süreç dolunca ertesi
gün sabah yavaşça sedoanaljezi tedavilerini kısmaya başlıyorum, ilk etapta akşam
üzerine doğru dozları yarı dozlara inmeye çalışıyorum. Mesai bitmeden takipnesi
başlar ya da ajite olursa dozları başladığım doza çıkıp ertesi gün tekrar
deniyorum. Hasta rahatsa zaten ertesi gün dozları iyice kısıp sedasyon tatilini
başarmış oluyorum. Ancak ajite olan hastada 2. gün denememde de hasta çok ajite
ise yine başlangıç dozlarıma geri dönüp NG takmak kontrendike değilse (kafa
tarvmasında beyne giden medulla spinalise giden NG’leri hepiniz görmüştür) genel
de yüksek dozlarda (3x100 mg gibi) seroquel tb tedavisi ekliyorum. Günlük KCFT ve kas enzimlerinin takibi
ile (genelde sıkıntı olmuyor) dozunu titre ediyorum; 90-120 kilo hastalarda 3x200
mg dozlara çıkmam gerekebiliyor. Genelde hastalarda GKS’leri düşük olsa
dahi 24-36 saat içerisinde ajitasyon geçiyor, takipne azalıyor, hem çok
daha hızlı sedasyon kesmemi sağlıyor hem de weaningi çok kolaylaştırıyor. Sonrasında
ilaç dozunu 3x100 mg…3x50mg..2x50mg…2x25mg gibi
azaltıp kesiyorum. Prospektüste yazan yan etkileri çok şükür görmedim. Sanırım
uyku kaliteleri de arttığı için “seni başhekime şikâyet edeceğim” de demiyorlar
😊. Yatırım tavsiyesi olmamakla birlikte daha önce deneyimlediğim acı ve travmatik
hasta uyandırma deneyimlerimden sonra (Kendini ekstübe eden sonrasında çenesi
kitlenip hipoksiye giren, zor entübe edilen, hemşireyi tekmeleyen, serum askısını
alıp camı kırmaya uğraşan, dışarıdaki polislere beni kurtarın diye seslenen) bu
yöntemi önerebilirim.
Çok şey birikmiş son olarak daha önce
de sıvı tedavileri özetlediğim yazılarımda değindiğim bir konuya tekrar
dikkat çekmek istiyorum. Keşke yoğun bakımcı olmayanlar da bir şekilde okusa. Volüm
yükü konusu. Hiç anlam veremediğim şekilde. Servisten aldığım hatta yoğun
bakımlardan devir aldığım hastaların neredeyse %70’i hipervolemik. Çoğuna idame
sıvı tedavisi order edilmiş, ödem içerisinde yüzüyorlar.
Karın ciltlerini her iki yandan avuçladığımda neredeyse ikişer litre sıvıyı avcumda hissediyorum. Bir haftada abartmıyorum 10 L -19 L negatif sıvı dengesinde kaldığım hastalar oluyor. Furosemid neredeyse rutin tedavime girecek duruma geldi. İki yıla yakın COVID YB da çalıştım orada da bu sıkıntı çok fazlaydı. Servisten gelen hastalar iki gün boyunca üçer dörder litre idrar çıkartanlar oluyordu. Pandeminin başlarında COVİD hastalarının otopsi çalışmalarına bakmıştım. Sadece tek bir akciğerin ağırlığının 1100 grama çıktığını okumuştum.
Sonra kendi pratiğimde de bu
hastaların daha çabuk yüklendiklerini fark ettim. Luzumsuz sıvı tedavisinden
kaçınmaya çalıştım. Ayrı bir konu furesimide karşı bir korku olması hasta ödem
içerisinde yüzüyor. Belki 30 L sıvı yükü var. Aldığı furosemit dozu 2x1/2 ampul.
Benzin gibi pahalı olsa pamuğa döküp koklatırız ama öyle de değil. Bir de yine genelde
servis ya da poliklinik doktorlarının renal fonksiyonları bozuk diye bol içmeyi
önermeleri. Yapmayın lütfen ayda bir volüm yüklenmesiyle gelip diyalize alınan
KOAH’lı, kalp yetersizlikli, azotemili hastalar var. Günde dört bardak su
yeter bu insanlara. Bunu başka platformlarda anlatmalı o zaman yoğun
bakımcıların işi oldukça azalır ve kronik hastaların yoğun bakım çilesi de
nispeten azalır.
Bugünlük bu kadar olsun her ne kadar
değerimiz siyaseten bilinmese de çoğumuzun hakkı ödenmese de her komadan çıkan,
sevdiklerine kavuşan hasta beni daha çok motive ediyor. Kendi adıma en azından
şimdilik hiçbir yere gitmeye niyetim yok.
Bu arada makale yazdınız, göndereceksiniz, hangi dergiye, derginin ücreti nedir? APC nedir?, EPC nedir? İndekslendiği uluslararası indeksler nelerdir? Derginin Q1-Q4 olduğunu nereden anlarım? Diye merak ediyorsanız ufak bir araştırma yapmıştım. Çok aktif kullanmasam da benim gibi benim gibi sonradan akademisyenliğe heves eden arkadaşlar için zaman zaman paylaşım yaptığım facebook sayfam var. Hoşunuza gidebilir, oraya da beklerim.
Sağlıcakla.