8 Temmuz 2024 Pazartesi
Regional sitrat antikoagulasyonu kime, ne zaman, nasıl? Keşke daha önce bilseydim dediklerim.
CVVHDF desteği vereceksiniz ya da veriyorsunuz ama heparinli başladınız hastanın trombositleri 20 binlere düştü. Belki de daha en başından hastada heparin kullanmanıza kontrendike durumlar var.
Bu
durumda ne yapabiliriz, Heparin’e devam edip, setin sonuna kan hastaya dönmeden
protamin infüzyonu takıp işleme devam edebilirsiniz ama hem ekstra bir
medikasyonun olası yan etkilerini ekleyeceksiniz hem de trombositlerin
düşmesine engel olamayacaksınız.
Neden yapamıyoruz bu hastalarda ACT 200’ün, aPTT 60’ın üzerindeyse zaten hasta
kendiliğinden antikoagulasyonludur. Sitrat KC, kas ve bir miktar da
böbreklerden elimine olur. Böbrek sıkıntı değil zaten onun için destek
vereceğiz ama KC ve şiddetli kas hasarında sitrat metabolize olamaz ve
kanda birikerek toksisiteye neden olur. Sitrat krebs siklusunun bir elemanı
metabolize edilebilmesi için aerobik solunumun devamına ihtiyacı var.
(Not: Yukarıdaki alıntı yaptığım kitabı en yakın zamanda belirteceğim çok güzel bir metabolizma atlasının çevirisi, şu anda yanımda değil, kütüphaneme ulaştığım gibi)
Öyle bir tanım yok ama çok şiddetli
diyelim Septik şokta ya da MODS tablosunda hem KC fonksiyonları
bozulmuş durumda hem de anaerobik solunum ön planda laktat klirensi bozulduğu
gibi sitrat klirensi de bozuluyor. Lactat için bir cat-off değeri
veriliyor genelde “3.4 mmol/L” bunun çok üzerindeki değerlerde bu işlemi yaptığım
çok olmuştur (yatırım tavsiyesi değildir!) Mitokondriyal hastalık desem
hiç görmedim bugüne kadar.
Bu durumlar varsa “umut fakirin ekmeği” deyip antikoagülasyon
kullanmadan işleme devam edebilirsiniz. Artık işlem kaç saat sürerse, şansınız
varsa 8-14 saat kadar devam edilebilir.
Aslında bir seçeneğiniz daha var. Fondaparinux kullanmak. Doz ayarı sizi biraz
yorabilir ama çok da pahalı olmayan ve ulaşması da nispeten kolay
bir ilaç birçok kez kullanmışlığım var. Kanama riski DMAH tedavilerine göre
nispeten daha fazla deniyor ama Platelet Faktör 4 ile etkileşimi bulunmadığı için
trombositopeniye neden olmadığı için tercih sebebi. Hasta için rapor
düzenleyip kullanabiliyorsunuz. Bir de Argatroban
var HIT’li hastalarda karaciğerden metabolize olduğu için daha rahat tercih
edilebilen bir ilaç ancak ülkemizde aktif satışı yok diye biliyorum, aklınızda
olsun geldiğinde tercih edilebilir. Prostosiklin
pek aklıma yatmadı.
Konu başlığı sözde sitratlı SRRT ama her
şeyden bahsedip ondan bahsetmedim 😉
Çok şükür başladık işleme hastadan kanı SRRT
sistemine çekmeye başladığımız gibi sitrat eklemeye başlıyoruz. Bu sitrat
setteki tüm kalsiyumları bağlıyor
(kalsiyumsitrat kompleksi oluşuyor) böylelikle set içinde pıhtılaşma yolakları felç oluyor, tromboz gelişimi imkânsız hale geliyor. Sonrasında kan diyaliz filtresinden geçiyor, oluşan Kalsiyum + sitrat Kompleksinin çoğu diyalizata geçip elimine olur. Bir kısmı hastanın dolaşımına geri döner. Bu arada 6 molekül Na boşta kalır ve teorik olarak hipernatremiye neden olabilir. Ancak bu hastalarda hipernatreminin çok sıkıntı çıkardığını hatırlamıyorum. Kan tekrar hastaya verilmeden önce hastaya kalsiyum eklenir ki antikoagülan etkiyi sonlandırabilelim ve hipokalseminin önüne geçebilelim.
Bir
hastamda hiç unutmuyorum, UF amaçlı işleme devam etmiştim 14 gün boyunca makine
tek filtreyle döndü. Hasta ex olunca kapandı. Regional sitrat antikoagülasyonu
yaptığınızda filtre ömrü daha uzun oluyor, kanama riski ve dolasısıyla transfüzyon
gereksinimi daha az oluyor. Trombositopeni yapmıyor. Ancak başta söylediğim gibi
ciddi bir metabolik takip gerektiriyor.
***Öncelikle tedaviye henüz başlamadan serum
elektrolitlerini ölçün (Na, K, Ca, Mg, P) ve gerekli replasmanları yapın.
*** Dializat sıvılarının calsiyum içermediğinden emin olun! Bu başıma bir kere geldi, çok şükür erken fark edebildim, sorunsuz atlattık. Dializat sıvısı bitince personel Heparinli SRRT de kullandığımız kalsiyumlu dializat torbalarını bağlamıştı. Hayati bir hata olabilirdi.
Hastanın ortalama arter basıncı arttı ve kan
akım hızını arttırmak istediniz diyelim. Hasta kan akış hızı 80 mL/dk
dializat akımı da 1500 cc olsun. Diyelim ki kan akım hızını 100 mL/dk
ya çıkacaksınız, tabloya bakarsanız hastaya verdiğiniz sitrat artacağı için ve
sitrat metabolize olup bicarbonata dönüşeceğinden beklenen HCO3 seviyesinin 30
mmol/L’ye çıkacağını görebilirsiniz. Bunu engellemek için Dializat akımını 1500
cc’den 2000 cc’ye çıktığınızda beklenen HCO3 düzeyinin 24 mmol/L
olduğunu görebilirsiniz. Bu grafiğin de resmi
telefonunuzda olursa asit baz denge bozukluğu olduğunda size yardımcı olacaktır.
*** Sitrat antikoagülasyonlu SRRT (Regional sitrat antikoagülasyonu) başlandıktan sonra ilk 30 dk içinde post-filtre iCa++ (mavi porttan) ölçülerek sitrat infüzyon hızı ayarlanır. Sonrasında saatte bir hem kırmızı hem de mavi portlardan VKG alınarak sitrat ve kalsiyum infüzyon hızları ayarlanır. Genellikle 2-3 ölçümden sonraiİdeal değerlere/sabit duruma ulaşıldığında ilk 24 saat için 4 -6 saatlik iCa++ ölçümleri yapılması önerilir ama benim 6-8 hatta 12 saate çıkabildiğim hastalar olabiliyor. Kullandığınız cihaza göre farklı skalaları kullanarak sitrat ve kalsiyum infüzyon hızlarını ayarlayabilirsiniz.
***Günde bir kez Total
Ca / i Ca oranı için total kalsiyumu ölçümü
yapmak önemlidir. Bu değer 2,5 altında olmalıdır. Üzerindeki
değerler sitrat toksisitesinde gözlenir.
Hasta total Ca++(mg/dL) x 0.25 / iCa++ (mmol/dL)
<2,5
[düzeltilmiş
kalsiyum değil]
***Ayrıca günde bir kez Mg ve P takibi gerekir.
Kalsiyum ve sitrat ayarlarını yaptınız cihaz da sorunsuz dönüyor keyfinize diyecek yok ama iş her zaman maalesef böyle devam etmiyor. Kan gazlarında çözmekte zorlandığınız durumlar olabiliyor. İşte bu yazının en can alıcı noktası burası size vereceğim tabloyu kullanarak inşallah diyorum çoğu hastada sorunu çözümleyebilirsiniz ancak ne yaparsanız yapın olmuyorsa işlemi antikoagulasyonsuza dönmeniz gerekebiliyor.
Sitrat antikoagülasyonunda
izlenen metabolik bozuklukların yönetimi www.yogunbakimkalite.com |
||
Metabolik
Asidoz |
Hipocalsemi eşlik ediyor ve hastanın Ca++ ihtiyacı artıyorsa Yüksek anyon gapli met
asidoz varsa TotalCa++ x 0,25 / iCa++> 2.5 ise
***
Sitrat toksisitesi düşünülür
-Sitrat infüzyonunu azaltılır - Kan
akışını azaltabilir (60 ml altına indirilmez) -
Sitrat klirensini artırmak için Bikarbonatlı diyalizat akışını artırabilir -Antikoagülasyonsuz,
heparinli ya da fondaparinux ile devam edilmesi -
Sitratın azaltılmasına bağlı asidoz gelişirse Bicarbonat desteği verilebilir. |
TotalCa++/ iCa++
Normal ise: -Metabolik asitler yetersiz uzaklaştırılıyor olabilir - SRRT dozunu (replasman/diyalizat) artır - Bikarbonatlı diyalizat akışı
arttırılabilir - Ek bikarbonat infüzyonu verilebilir - Sitrat akışını artırılabilir. |
Hipokalsemi
|
Total Ca++/iCa++>
2.5 ise ***Sitrat toksisite
müdahalelerini yap! |
TotalCa++/ iCa++
Normal ise: İV kalsiyum dozunu artır |
Metabolik
Alkaloz |
•
Kayıptan fazla tampon veriliyor olabilir / Sitrat akışı (kan akışı)
azaltılabilir. •
Bikarbonatlı
diyalizat akışı azaltılabilir. •
Sitrat atılımını
arttırmak için post-filtre
replasman arttırılabilir. |
|
Hiperkalsemi
|
iv.
kalsiyum dozunu azalt |
Yıllardır yazmayı tasarladığım bir konuydu. Çömez
bir YB uzmanıyken beni zorlayan bu konuyu özetlemek bugüne kısmetmiş. Keşke daha önce bilseydim dediğim
noktaları sizlere özetlemeye çalıştım. Yine bir pratik bilgi vererekten yazımı
bitireyim.
Fresenius cihazınız varsa %4 TriNa-Citrate torbası kullanıyorsunuz. Düşük volümlü ve oldukça
yüksek konsantrasyonda (136
mmol/L Sitrat içeriyor). Kalsiyum torbası
da şu şekilde hazırlanıyor, 500 cc % 5Dx’un 220cc’si
boşaltılıp 22 ampul % 10 Ca++Glukonat eklenir. Siz peşin peşin tutanak tutup 44 amp. Ca++
mu hazır bulundurun.
Prismaflex cihazını kullanıyorsanız, 5L’lik torbada düşük konsantrasyonlu sitrat infüzyonu vermiş
oluyorsunuz Literatürde düşük konsantrasyonda (18 mmol/L) sitrat kullanımının daha az sitrat toksisitesi ve diğer komplikasyonlara neden olduğu belirtilmiş. Ancak
bu cihazı kullanım şansım olmadığı için bir kıyaslama yapmam doğru olmaz. Kalsiyumda
şu şekilde hazırlanıyor 50 cc enjektöre 4amp sek %10 Ca glukonat amp. konuluyor
ve 10-20mL/s hızla verilir.
Elimden
geldiğince basitleştirerek kafa karıştırmadan pratik kullanımınıza uygun
bilgiler vermeye çalıştım. İnşallah işinize yarar kullandıkça beni
hatırlarsınız 😊
Sağlıcakla.
serdarefe@uludag.edu.tr
Sıcak yaz günlerinde buz gibi Yoğun Bakım kokteylleri
Yaklaşık iki yıldır kan gazı konusuna kafa yoruyorum. Vakaları toplayıp klasik yöntemle sonrasında Steward metodu ile çözümlüyorum. Bu sırada normal anyon gapli metabolik asidoz örneklerini toplarken Renal tübüler Asidozlar (RTA) konusuna geldiğimde son 9 yıldır neden böyle bir tanı koymadığımı düşündüm. Acaba çok yoğundum da buna vaktim mi olmadı, bir şekilde atladım mı? Yoksa yoğun bakımda gerçekten RTA tanılı hastalar çok mu nadir gelirdi? Sonra düşününce bunun nedeninin şu olabileceği aklıma yattı.
Renal tübüler Asidoz tipi ne olursa olsun tedavisi NaHCO3 verilmesi.
Yani ben gözden kaçırsam bile bir şekilde geçici tedavi sağlayıp bir şekilde hastaları asidozlarını düzelterek servislere çıkarmış olmalıydım. Yoğun bakım pratiğinde arrest olmaya kalkan derin asidozlu hastalara bilimsel kanıtı olmamasına hatta yapmayın denmesine rağmen ivedi bir şekilde NaHCO3 puşeleri yapıldığını yine öneri olmamasına rağmen çok da derin olmayan diyabetik ketoasidoz tablolarına NaHCO3 infüzyonları yapıldığına hepimiz şahit oluyoruz. Yani doğru yanlış bir şekilde asidoza karşı hassasiyetimiz var.
Biraz daha düşününce dört senemin geçtiği Şehir Hastanesinde AKG tetkiklerinde Anyon Gap tetkikinin olmadığını anımsadım. Ülkemizin çeşitli illerinden arkadaşlardan AKG örnekleri talep ettim ve neredeyse %50 oranında otomatik hesaplanmadığını görüm. Hoş bazı hastanelerde potasyumun da hesaba katıldığı şekilde Anyon Gap değerinin verildiği hatta serum osmolaritesinin bile ölçüldüğü örneklere de rastladım.
Aslına bakarsanız hasta bize zaten tanılı geliyor. Ya babaannesinin metformin içeren ilacını kutusuyla beraber yutuyor ya da kendi yaptığı toksik alkollü içkisini içtiği için geliyor. İşte asidozu var. Anyon Gap bakalım hatta düzeltilmiş olanına, yüksek geldi, Delta Ratio bakalım saf asidoz mu yoksa sinsi bir başka metabolik bozukluk eşlik ediyor mu? O da yetmez Osmolal Gap’i ölç 30’un üstündeyse toksik alkol alımı var diyebilelim vs. Zaten biliyoruz nedeni. Tabi arada şüpheli vakalar olmuyor değil, toksik alkol alıp kazaya karışan komadaki multi-travma hastası, başındaki kolonyayı COVID ’ten sonra dezenfektanı içmiş olabileceği söylenen hastalar gibi.
Diyeceğim o ki iş yoğunluğundan tedavi edip geçiyoruz, belkide. Çoğumuz Anyon Gap hesaplama peşinde değiliz. Neyse konumuz normal Anyon Gap’li met asidoz vakalarıydı, oraya geri dönelim.
Son bir sene genel cerrahi yoğun bakımda çalışma fırsatı buldum. Tam da normal Anyon gapli asidoz vakası ararken. Daha aynı hafta proksimal ileostomi açılan hastalarda normal Anyon Gapli met asidoza rastladım.
Ardından postop hastalara 2-3 gün sürekli SF infüzyonu verildiğini gözlemledim. Bu da haliyle normal A. Gap’li hipercloremik metabolik asidoz nedeniydi. İşler açılmıştı 😊
Sonrasında bu hastalara vermek istediğimiz total sıvının yarısını SF yarısını da Ringer Laktat şeklinde verilmesini önerdim ve bu hasta grubunda asidoz sorun olmaktan çıktı.
Yeni başlayan arkadaşlara ufak bir bilgi, Ringer Laktatın %70’i glukoneogenez ile glukoza dönüşüyor, böylelikle hastayı hipoglisemiden de koruyabiliyoruz. Tabi Laktat karaciğerden metabolize edildiğinden KC yetmezliği olan ya da kan şekeri yüksek hastalarda İsolayt- S ile de bir kokteyl yapabilirsiniz.
Hastaya SF verilmiyor, proksimal kolostomi/fistül vs yok, ishali de yok. İşte o zaman RTA’lar akla gelecek. Gelse de yine bir zorluk çıkıyor karşımıza idrar elektroliti ve PH'sına bakacağız. Tamam bakalım ama verdiğimiz mayilerin elektrolit içeriği, laktat, glukonat, asetat düzeyleri idrar elektrolit ve PH değerlerini ister istemez değiştirecek. Biz en iyisi mi hiç kurcalamayalım, servise bu açıdan bilgilendirme yapıp gönderelim.
Ama siz azmettiniz idrar tetkiklerini de yaptınız genetik nedenlerin dışında otuza yakın ilaç belki daha fazlası RTA yapabiliyor, o yoldan gidebilirsiniz. Tanı koyarsanız bana da gönderirseniz sevinirim. Bir rivayete göre Spiranolakton bile yapabilirmiş. Konu gene sıvılara geldi. Biraz da bu konuya değinip bitireyim.
Serum tedavisi ilk geliştirildiğinde tuz ve veya şeker kristallerini suda erittikleri için bu sıvılara kristaloid demişler. Sonra bakmışlar SF hiç de adı gibi fizyolojik bir sıvı değil, içine HCO3 kaynağı olabilecek laktat koymuşlar adı Ringer laktat olmuş. Asetat, glukonat koymuşlar İsolayt-S olmuş. Bunların PH’ları da bu nedenle daha fizyolojik olmuş. Günümüzde bu sıvılara “dengeli kristaloid” diyenler var. “Tamponize kristaloid” tanımlamasını kullanmamız daha iyi olmaz mı? Sonuçta bu sıvıları da zaten dengeliymiş diye AKG bakmadan 4 gün boyunca verin bakalım. Hastanın PH’sını 7.74 bulursunuz. Nereden biliyorsam ben de 😊. Öğrenci arkadaşlara servislerde tamponize kristaloidi tek başına idame sıvısı olarak verecekseniz mutlaka günlük AKG incelemesi yapın diyorum. Çok da takılmamak lazım böyle şeylere ama dengeli deyince kafam karışıyor biraz.
Bir de %0,45 NaCl+ %5 Dekstroz’lu mayiye ne deniyor sizde? Miks mayi?
Serum Sale (%3 NaCl) lafı nereden çıktı?“Babam bu kadar güzel pasta yapmayı nereden öğrendi?”
Sağlıcakla.