8 Temmuz 2024 Pazartesi
Regional sitrat antikoagulasyonu kime, ne zaman, nasıl? Keşke daha önce bilseydim dediklerim.
CVVHDF desteği vereceksiniz ya da veriyorsunuz ama heparinli başladınız hastanın trombositleri 20 binlere düştü. Belki de daha en başından hastada heparin kullanmanıza kontrendike durumlar var.
Bu
durumda ne yapabiliriz, Heparin’e devam edip, setin sonuna kan hastaya dönmeden
protamin infüzyonu takıp işleme devam edebilirsiniz ama hem ekstra bir
medikasyonun olası yan etkilerini ekleyeceksiniz hem de trombositlerin
düşmesine engel olamayacaksınız.
Neden yapamıyoruz bu hastalarda ACT 200’ün, aPTT 60’ın üzerindeyse zaten hasta
kendiliğinden antikoagulasyonludur. Sitrat KC, kas ve bir miktar da
böbreklerden elimine olur. Böbrek sıkıntı değil zaten onun için destek
vereceğiz ama KC ve şiddetli kas hasarında sitrat metabolize olamaz ve
kanda birikerek toksisiteye neden olur. Sitrat krebs siklusunun bir elemanı
metabolize edilebilmesi için aerobik solunumun devamına ihtiyacı var.
(Not: Yukarıdaki alıntı yaptığım kitabı en yakın zamanda belirteceğim çok güzel bir metabolizma atlasının çevirisi, şu anda yanımda değil, kütüphaneme ulaştığım gibi)
Öyle bir tanım yok ama çok şiddetli
diyelim Septik şokta ya da MODS tablosunda hem KC fonksiyonları
bozulmuş durumda hem de anaerobik solunum ön planda laktat klirensi bozulduğu
gibi sitrat klirensi de bozuluyor. Lactat için bir cat-off değeri
veriliyor genelde “3.4 mmol/L” bunun çok üzerindeki değerlerde bu işlemi yaptığım
çok olmuştur (yatırım tavsiyesi değildir!) Mitokondriyal hastalık desem
hiç görmedim bugüne kadar.
Bu durumlar varsa “umut fakirin ekmeği” deyip antikoagülasyon
kullanmadan işleme devam edebilirsiniz. Artık işlem kaç saat sürerse, şansınız
varsa 8-14 saat kadar devam edilebilir.
Aslında bir seçeneğiniz daha var. Fondaparinux kullanmak. Doz ayarı sizi biraz
yorabilir ama çok da pahalı olmayan ve ulaşması da nispeten kolay
bir ilaç birçok kez kullanmışlığım var. Kanama riski DMAH tedavilerine göre
nispeten daha fazla deniyor ama Platelet Faktör 4 ile etkileşimi bulunmadığı için
trombositopeniye neden olmadığı için tercih sebebi. Hasta için rapor
düzenleyip kullanabiliyorsunuz. Bir de Argatroban
var HIT’li hastalarda karaciğerden metabolize olduğu için daha rahat tercih
edilebilen bir ilaç ancak ülkemizde aktif satışı yok diye biliyorum, aklınızda
olsun geldiğinde tercih edilebilir. Prostosiklin
pek aklıma yatmadı.
Konu başlığı sözde sitratlı SRRT ama her
şeyden bahsedip ondan bahsetmedim 😉
Çok şükür başladık işleme hastadan kanı SRRT
sistemine çekmeye başladığımız gibi sitrat eklemeye başlıyoruz. Bu sitrat
setteki tüm kalsiyumları bağlıyor
(kalsiyumsitrat kompleksi oluşuyor) böylelikle set içinde pıhtılaşma yolakları felç oluyor, tromboz gelişimi imkânsız hale geliyor. Sonrasında kan diyaliz filtresinden geçiyor, oluşan Kalsiyum + sitrat Kompleksinin çoğu diyalizata geçip elimine olur. Bir kısmı hastanın dolaşımına geri döner. Bu arada 6 molekül Na boşta kalır ve teorik olarak hipernatremiye neden olabilir. Ancak bu hastalarda hipernatreminin çok sıkıntı çıkardığını hatırlamıyorum. Kan tekrar hastaya verilmeden önce hastaya kalsiyum eklenir ki antikoagülan etkiyi sonlandırabilelim ve hipokalseminin önüne geçebilelim.
Bir
hastamda hiç unutmuyorum, UF amaçlı işleme devam etmiştim 14 gün boyunca makine
tek filtreyle döndü. Hasta ex olunca kapandı. Regional sitrat antikoagülasyonu
yaptığınızda filtre ömrü daha uzun oluyor, kanama riski ve dolasısıyla transfüzyon
gereksinimi daha az oluyor. Trombositopeni yapmıyor. Ancak başta söylediğim gibi
ciddi bir metabolik takip gerektiriyor.
***Öncelikle tedaviye henüz başlamadan serum
elektrolitlerini ölçün (Na, K, Ca, Mg, P) ve gerekli replasmanları yapın.
*** Dializat sıvılarının calsiyum içermediğinden emin olun! Bu başıma bir kere geldi, çok şükür erken fark edebildim, sorunsuz atlattık. Dializat sıvısı bitince personel Heparinli SRRT de kullandığımız kalsiyumlu dializat torbalarını bağlamıştı. Hayati bir hata olabilirdi.
Hastanın ortalama arter basıncı arttı ve kan
akım hızını arttırmak istediniz diyelim. Hasta kan akış hızı 80 mL/dk
dializat akımı da 1500 cc olsun. Diyelim ki kan akım hızını 100 mL/dk
ya çıkacaksınız, tabloya bakarsanız hastaya verdiğiniz sitrat artacağı için ve
sitrat metabolize olup bicarbonata dönüşeceğinden beklenen HCO3 seviyesinin 30
mmol/L’ye çıkacağını görebilirsiniz. Bunu engellemek için Dializat akımını 1500
cc’den 2000 cc’ye çıktığınızda beklenen HCO3 düzeyinin 24 mmol/L
olduğunu görebilirsiniz. Bu grafiğin de resmi
telefonunuzda olursa asit baz denge bozukluğu olduğunda size yardımcı olacaktır.
*** Sitrat antikoagülasyonlu SRRT (Regional sitrat antikoagülasyonu) başlandıktan
sonra ilk 30 dk içinde post-filtre iCa++ (mavi porttan) ölçülerek sitrat infüzyon hızı ayarlanır. Sonrasında saatte bir hem kırmızı hem de
mavi portlardan VKG alınarak sitrat ve kalsiyum infüzyon hızları
ayarlanır. Genellikle 2-3 ölçümden sonraiİdeal
değerlere/sabit duruma ulaşıldığında ilk 24 saat için 4 -6 saatlik iCa++
ölçümleri yapılması önerilir ama benim 6-8 hatta 12 saate çıkabildiğim
hastalar olabiliyor. Kullandığınız cihaza göre farklı skalaları kullanarak sitrat ve kalsiyum infüzyon hızlarını ayarlayabilirsiniz.
***Günde bir kez Total
Ca / i Ca oranı için total kalsiyumu ölçümü
yapmak önemlidir. Bu değer 2,5 altında olmalıdır. Üzerindeki
değerler sitrat toksisitesinde gözlenir.
Hasta total Ca++(mg/dL) x 0.25 / iCa++ (mmol/dL)
<2,5
[düzeltilmiş
kalsiyum değil]
***Ayrıca günde bir kez Mg ve P takibi gerekir.
Kalsiyum ve sitrat ayarlarını yaptınız cihaz da sorunsuz dönüyor keyfinize diyecek yok ama iş her zaman maalesef böyle devam etmiyor. Kan gazlarında çözmekte zorlandığınız durumlar olabiliyor. İşte bu yazının en can alıcı noktası burası size vereceğim tabloyu kullanarak inşallah diyorum çoğu hastada sorunu çözümleyebilirsiniz ancak ne yaparsanız yapın olmuyorsa işlemi antikoagulasyonsuza dönmeniz gerekebiliyor.
Sitrat antikoagülasyonunda
izlenen metabolik bozuklukların yönetimi www.yogunbakimkalite.com |
||
Metabolik
Asidoz |
Hipocalsemi eşlik ediyor ve hastanın Ca++ ihtiyacı artıyorsa Yüksek anyon gapli met
asidoz varsa TotalCa++ x 0,25 / iCa++> 2.5 ise
***
Sitrat toksisitesi düşünülür
-Sitrat infüzyonunu azaltılır - Kan
akışını azaltabilir (60 ml altına indirilmez) -
Sitrat klirensini artırmak için Bikarbonatlı diyalizat akışını artırabilir -Antikoagülasyonsuz,
heparinli ya da fondaparinux ile devam edilmesi -
Sitratın azaltılmasına bağlı asidoz gelişirse Bicarbonat desteği verilebilir. |
TotalCa++/ iCa++
Normal ise: -Metabolik asitler yetersiz uzaklaştırılıyor olabilir - SRRT dozunu (replasman/diyalizat) artır - Bikarbonatlı diyalizat akışı
arttırılabilir - Ek bikarbonat infüzyonu verilebilir - Sitrat akışını artırılabilir. |
Hipokalsemi
|
Total Ca++/iCa++>
2.5 ise ***Sitrat toksisite
müdahalelerini yap! |
TotalCa++/ iCa++
Normal ise: İV kalsiyum dozunu artır |
Metabolik
Alkaloz |
•
Kayıptan fazla tampon veriliyor olabilir / Sitrat akışı (kan akışı)
azaltılabilir. •
Bikarbonatlı
diyalizat akışı azaltılabilir. •
Sitrat atılımını
arttırmak için post-filtre
replasman arttırılabilir. |
|
Hiperkalsemi
|
iv.
kalsiyum dozunu azalt |
Yıllardır yazmayı tasarladığım bir konuydu. Çömez
bir YB uzmanıyken beni zorlayan bu konuyu özetlemek bugüne kısmetmiş. Keşke daha önce bilseydim dediğim
noktaları sizlere özetlemeye çalıştım. Yine bir pratik bilgi vererekten yazımı
bitireyim.
Fresenius cihazınız varsa %4 TriNa-Citrate torbası kullanıyorsunuz. Düşük volümlü ve oldukça
yüksek konsantrasyonda (136
mmol/L Sitrat içeriyor). Kalsiyum torbası
da şu şekilde hazırlanıyor, 500 cc % 5Dx’un 220cc’si
boşaltılıp 22 ampul % 10 Ca++Glukonat eklenir. Siz peşin peşin tutanak tutup 44 amp. Ca++
mu hazır bulundurun.
Prismaflex cihazını kullanıyorsanız, 5L’lik torbada düşük konsantrasyonlu sitrat infüzyonu vermiş
oluyorsunuz Literatürde düşük konsantrasyonda (18 mmol/L) sitrat kullanımının daha az sitrat toksisitesi ve diğer komplikasyonlara neden olduğu belirtilmiş. Ancak
bu cihazı kullanım şansım olmadığı için bir kıyaslama yapmam doğru olmaz. Kalsiyumda
şu şekilde hazırlanıyor 50 cc enjektöre 4amp sek %10 Ca glukonat amp. konuluyor
ve 10-20mL/s hızla verilir.
Elimden
geldiğince basitleştirerek kafa karıştırmadan pratik kullanımınıza uygun
bilgiler vermeye çalıştım. İnşallah işinize yarar kullandıkça beni
hatırlarsınız 😊
Sağlıcakla.
serdarefe@uludag.edu.tr
Sıcak yaz günlerinde buz gibi Yoğun Bakım kokteylleri
Yaklaşık iki yıldır kan gazı konusuna kafa yoruyorum. Vakaları toplayıp klasik yöntemle sonrasında Steward metodu ile çözümlüyorum. Bu sırada normal anyon gapli metabolik asidoz örneklerini toplarken Renal tübüler Asidozlar (RTA) konusuna geldiğimde son 9 yıldır neden böyle bir tanı koymadığımı düşündüm. Acaba çok yoğundum da buna vaktim mi olmadı, bir şekilde atladım mı? Yoksa yoğun bakımda gerçekten RTA tanılı hastalar çok mu nadir gelirdi? Sonra düşününce bunun nedeninin şu olabileceği aklıma yattı.
Renal tübüler Asidoz tipi ne olursa olsun tedavisi NaHCO3 verilmesi.
Yani ben gözden kaçırsam bile bir şekilde geçici tedavi sağlayıp bir şekilde hastaları asidozlarını düzelterek servislere çıkarmış olmalıydım. Yoğun bakım pratiğinde arrest olmaya kalkan derin asidozlu hastalara bilimsel kanıtı olmamasına hatta yapmayın denmesine rağmen ivedi bir şekilde NaHCO3 puşeleri yapıldığını yine öneri olmamasına rağmen çok da derin olmayan diyabetik ketoasidoz tablolarına NaHCO3 infüzyonları yapıldığına hepimiz şahit oluyoruz. Yani doğru yanlış bir şekilde asidoza karşı hassasiyetimiz var.
Biraz daha düşününce dört senemin geçtiği Şehir Hastanesinde AKG tetkiklerinde Anyon Gap tetkikinin olmadığını anımsadım. Ülkemizin çeşitli illerinden arkadaşlardan AKG örnekleri talep ettim ve neredeyse %50 oranında otomatik hesaplanmadığını görüm. Hoş bazı hastanelerde potasyumun da hesaba katıldığı şekilde Anyon Gap değerinin verildiği hatta serum osmolaritesinin bile ölçüldüğü örneklere de rastladım.
Aslına bakarsanız hasta bize zaten tanılı geliyor. Ya babaannesinin metformin içeren ilacını kutusuyla beraber yutuyor ya da kendi yaptığı toksik alkollü içkisini içtiği için geliyor. İşte asidozu var. Anyon Gap bakalım hatta düzeltilmiş olanına, yüksek geldi, Delta Ratio bakalım saf asidoz mu yoksa sinsi bir başka metabolik bozukluk eşlik ediyor mu? O da yetmez Osmolal Gap’i ölç 30’un üstündeyse toksik alkol alımı var diyebilelim vs. Zaten biliyoruz nedeni. Tabi arada şüpheli vakalar olmuyor değil, toksik alkol alıp kazaya karışan komadaki multi-travma hastası, başındaki kolonyayı COVID ’ten sonra dezenfektanı içmiş olabileceği söylenen hastalar gibi.
Diyeceğim o ki iş yoğunluğundan tedavi edip geçiyoruz, belkide. Çoğumuz Anyon Gap hesaplama peşinde değiliz. Neyse konumuz normal Anyon Gap’li met asidoz vakalarıydı, oraya geri dönelim.
Son bir sene genel cerrahi yoğun bakımda çalışma fırsatı buldum. Tam da normal Anyon gapli asidoz vakası ararken. Daha aynı hafta proksimal ileostomi açılan hastalarda normal Anyon Gapli met asidoza rastladım.
Ardından postop hastalara 2-3 gün sürekli SF infüzyonu verildiğini gözlemledim. Bu da haliyle normal A. Gap’li hipercloremik metabolik asidoz nedeniydi. İşler açılmıştı 😊
Sonrasında bu hastalara vermek istediğimiz total sıvının yarısını SF yarısını da Ringer Laktat şeklinde verilmesini önerdim ve bu hasta grubunda asidoz sorun olmaktan çıktı.
Yeni başlayan arkadaşlara ufak bir bilgi, Ringer Laktatın %70’i glukoneogenez ile glukoza dönüşüyor, böylelikle hastayı hipoglisemiden de koruyabiliyoruz. Tabi Laktat karaciğerden metabolize edildiğinden KC yetmezliği olan ya da kan şekeri yüksek hastalarda İsolayt- S ile de bir kokteyl yapabilirsiniz.
Hastaya SF verilmiyor, proksimal kolostomi/fistül vs yok, ishali de yok. İşte o zaman RTA’lar akla gelecek. Gelse de yine bir zorluk çıkıyor karşımıza idrar elektroliti ve PH'sına bakacağız. Tamam bakalım ama verdiğimiz mayilerin elektrolit içeriği, laktat, glukonat, asetat düzeyleri idrar elektrolit ve PH değerlerini ister istemez değiştirecek. Biz en iyisi mi hiç kurcalamayalım, servise bu açıdan bilgilendirme yapıp gönderelim.
Ama siz azmettiniz idrar tetkiklerini de yaptınız genetik nedenlerin dışında otuza yakın ilaç belki daha fazlası RTA yapabiliyor, o yoldan gidebilirsiniz. Tanı koyarsanız bana da gönderirseniz sevinirim. Bir rivayete göre Spiranolakton bile yapabilirmiş. Konu gene sıvılara geldi. Biraz da bu konuya değinip bitireyim.
Serum tedavisi ilk geliştirildiğinde tuz ve veya şeker kristallerini suda erittikleri için bu sıvılara kristaloid demişler. Sonra bakmışlar SF hiç de adı gibi fizyolojik bir sıvı değil, içine HCO3 kaynağı olabilecek laktat koymuşlar adı Ringer laktat olmuş. Asetat, glukonat koymuşlar İsolayt-S olmuş. Bunların PH’ları da bu nedenle daha fizyolojik olmuş. Günümüzde bu sıvılara “dengeli kristaloid” diyenler var. “Tamponize kristaloid” tanımlamasını kullanmamız daha iyi olmaz mı? Sonuçta bu sıvıları da zaten dengeliymiş diye AKG bakmadan 4 gün boyunca verin bakalım. Hastanın PH’sını 7.74 bulursunuz. Nereden biliyorsam ben de 😊. Öğrenci arkadaşlara servislerde tamponize kristaloidi tek başına idame sıvısı olarak verecekseniz mutlaka günlük AKG incelemesi yapın diyorum. Çok da takılmamak lazım böyle şeylere ama dengeli deyince kafam karışıyor biraz.
Bir de %0,45 NaCl+ %5 Dekstroz’lu mayiye ne deniyor sizde? Miks mayi?
Serum Sale (%3 NaCl) lafı nereden çıktı?“Babam bu kadar güzel pasta yapmayı nereden öğrendi?”
Sağlıcakla.
16 Mayıs 2024 Perşembe
academICU-bir
Sanırım 3-4 sene önceydi, whatsapp bilimsel gruplarımıza bir şey
sormuştum, hiç yanıt gelmemişti. Sorum şuydu. Elimde yazmak istediğim birçok
olgu sunumu var, bana önerebileceğiniz dergiler var mı? Üzülmüştüm ilk önce
cevap gelmedi diye. Sorum aslında çok kapsamlıymış. İşin içine girdikçe her gün
farklı şeyler deneyimledikçe. Keşke daha önce bilseydim dediğim şeyler
bazılarını zaten çoğunuz çoktaaan biliyorsunuz ama yazım yeni başlayanlara
adanmış olsun ve bu vesile ile sizler de kullanmış olduğunuz akademik
programların isimlerini yorumlara eklerseniz onları da deneyimle şansımız olur.
Sanırım yazı dizisi gibi olacak. Yeni başlayanlarımızın sayısı inşallah artacak
gibi duruyor.
*** Bir üniversitede akademisyenseniz dergi PDF’lerine ulaşmanız mümkün ancak benim gibi arada sırada akademiden ayrı düşüyorsanız.
SCI-HUB’dan https://sci-hub.scrongyao.com ulaşabiliyorsunuz.
Bazı zamanlar bu
siteye engel olunmaya çalışılıyor ve link çalışmayabiliyor o zaman da https://lovescihub.wordpress.com/ adresinden ulaşabiliyorsunuz.
*** Olgu ya da
araştırma bir yazınız var.
Dergi seçeceksiniz Q indekslerine ihtiyacınız var iki yolu var
birincisi WOS sitesinden, yoğun bakım alanında SCIE ve ESCI dergileri görebiliyorsunuz.
https://mjl.clarivate.com/home
ikinci yol maalesef
yine WOS sitesinden ilgilendiğiniz derginin hangi çeyreğe girdiğini bulabiliyorsunuz.
Neden böyle söyledim. Üniversitede değilseniz WOS ulaşmanız zor ama üyeliğinizi
aktive edip şansınızı deneyin. Şehir hastanesindeki arkadaşlar içinde hastane yönetim
sisteminden WOS’a bağlantı olduğunu görmüştüm. Biraz saklanmış, aramak gerek.
27 Şubat 2024 Salı
Artık dursak mı?
Uzun zaman olmuş sıvı tedavisiyle ilgili yazmayalı.
Yoğun bakımda neredeyse dokuz yıldı bitti 10 farklı yoğun bakımda farklı tedavi
ekollerini görme fırsatım oldu. Yurtdışına gitme fırsatım henüz olmadı ama
ülkemiz için rahatlıkla söyleyebilirim yoğun bakım yataklarının verimli kullanılamamasının iki büyük nedeni var. Birincisi malumunuz yoğun bakımdan fayda göremeyecek
kadar ağır, çaresiz de diyebiliriz, hastaların yoğun bakımları zapt etmeleri ve hekimler tarafından yatış
sürelerinin boşuna tedavilerle uzatılması. İkinci grup hasta ise iyatrojenik olarak hipervolemiye soktuğumuz
ve bu nedenle yoğun bakımdan çıkaramadığımız hasta grubu. Hipervoleminin yoğun
bakımda mortalite ve morbiditeyi arttırdığı 15 yıl öncesinde çalışmalarla gösterilmiş.
Morbiditeler neler diye düşününce aklıma geliverenler; akciğer ödemi oluyor,
bazalde kardiyak yetersizlik varsa dekompanze oluyor, hemodinamiği bozuyor, hastanın
weaningi gecikiyor extübe edemiyoruz, yatış süresini ve enfeksiyöz komplikasyonların
artışına neden oluyoruz. Postop hastalarda yara iyileşmesini bozuyoruz, bası
yarası gelişim riskini arttırıyoruz, anostomoz kaçaklarından dolayı majör cerrahi
komplikasyonlarına neden oluyoruz, koagulasyon faktörlerini seyreltip kanama riskini arttırıyoruz, barsak duvarları da ödemlendiği için oral ilaçların emilimi de azalıyor, varın gerisini siz söyleyin. Her kongrenin en revaçta toplantıları belki
de hemodinamik monitörizasyon
cihazlarının ve parametrelerinin anlatıldığı oturumlar. Sıvı versek
hemodinami düzelip periferik perfüzyonu düzeltir mi, yoksa daha kötü mü yapar?
İşte bütün mesele bu.
Kaçımızın elinde
invaziv dinamik parametreleri takip edebilecek cihazlar var. Varsa da
termodilisyon kateterlerini aldırıp rutin kullanabilen kaç kişiyiz. Hadi bu
cihazlar var kullandık hemodinamisi bozuk kaç hastanın spontan solunumu yok,
belli düzeyde tidal volüm veriyoruz ve kaçının artimisi yok? Yüzde 2-3 belki. “At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur
at bulunmaz” hikayesi. Pasif bacak kaldırma testini yaptınız, mini sıvı yüklemesini yaptınız kardiyak
outputtaki değişimi saptamak için kaçımızın elinde kalibrasyonuna güvendiğimiz
invaziv cihazlarımız var. Çoğu yoğun bakım monitörlerinde en basitinden PPV bile göremiyoruz. Yıl 2024 halen
hipotansif olduğu için 3’lü inotrop+ vasopresör tedavi yanına 200 cc/h ten günlerce
SF infüzyonu alan hastalar var. Bu hastalar bana Mişlen lastiğini hatırlatıyor, çok üzülüyorum.
Aşağıdaki resimlerde gördüğümüze benzer pek çok vakayla karşılaşıyorum, batın her iki yanında neredeyse 3’er litre ödem sıvısı ele geliyor, ön kol iç yüzünde yine uylukta dokunmayı bile gerektirmeyecek düzeyde bariz ödemleri mevcut. Hadi gelin de bu hastayı ekstübe edin.
Hastanelerde acilen enfeksiyon kontrol komitesi gibi beslenme komitesi gibi “ sıvı tedavisi kontrol komitesi” kurulması gerektiğine inanıyorum. Üniversitelerde mutlaka sıvı tedavisi dersleri konmalı, varsa da uygulamalı olarak hasta başında anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Hemodinamik monitörizasyon için Pulmoner arter kateteri (PAK) nostalji olarak kaldı. İki bin yılında intörnlüğümde kardiyoloji stajında asistan abiyle iki farklı hastaya PAK takıp basınçlarını ölçmüştük, o zamanlar trombolitik tedavi illa ki kateterden veriliyordu diye hatırlıyorum. Bir daha da göğüs labarotuarlarında invaziv olarak basınç ölçümü dışında kullanıldığına şahit olmadım. Zaten PAK ile elde ettiğimiz statik değerlerin CVP bakmak gibi yazı tura atmaktan öteye geçmediği on yıldan beri bilinmekte. Halen transplant hastalarına CVP takibiyle sıvı verildiğini görmek üzücü. O zaman elimizde ne kalıyor. Aldığı çıkardığı takibi, idrar çıkışı, AC grafisi, deneyiminiz varsa akciğer USG’si, transtorasik-EKO, vena cava distensibilitesi. Ne statik parametreler ne dinamik parametreler bizi kurtaracak olan fizik muayene bulgularımız ve önsezilerimiz gibi duruyor. Örneğini belki de hemen her gün gördüğüm bir hastayı yukarıda paylaşmıştım. Günlük vizitlerimde varsa PAAC’i ve AÇT dengesi yanında mutlaka bu üç bölgeyi elimle kavrayıp ödem taraması yapıyorum. Dahiliye asistanı arkadaşlar konsütasyona gittiklerinde şimdiye kadar sadece pretibial- bazen de sakral ödeme dikkat ettiklerini söylüyorlar. Hekimlerin en önemli yanlışlarından biri de anlam veremediğim şekilde biraz kreatinini yüksek olan hastaya bol su içirmeleri, ben mi kaçırdım hangi derste anlatılmıştı bu konu. Sizlerin de başında aynı sorun olduğunu düşünüyorum. Su içinde boğulan kalp yetersizliği, KOAH, siroz…….vs vakaları. Yakınlarıma yakaladıklarıma dört bardak fazlasıyla yeter diyorum, ben günde 2 bardak içmiyorum çoğu zaman.
Ben mi abartıyorum bilmiyorum ama hipervolemiden kaçınmanın hayati olduğunu meslektaşlarımıza öğrencilerimize hatırlatmalıyız, klinik gözlemimize güvenmek zorundayız. Sıvı yüklenmesinin fizik muayene ve radyolojik bulgularını göz önünde bulundurarak hastanın günlük sıvı ihtiyacını gözeterek karar vermeliyiz. Vereceğimiz sıvının cinsine verdiğimiz önemden daha fazlasını belki de sıvının miktarına vermeliyiz, para da olduğu gibi.
Kıymetli yorumlarınızı bekliyorum. Sağlıcakla.
Hemodinamisi stabil hastada kristaloid ve kolloid sıvıların kullanımını özetlediğim yazılarım
https://www.yogunbakimkalite.com/2019/01/sv-tedavisinde-ertesi-gun-yontemi.html
https://www.yogunbakimkalite.com/2018/07/kolloid-svlar-hangi-hastalarda-tercih.html
19 Temmuz 2023 Çarşamba
GEREKSİZ CHECKLİST
Gereksiz ilaçları kestin mi?
-Her entübe
hastaya bronkodilatörlerin başlanması
-Her hastaya
rutin standart dozda mayi desteği başlanması
-Cerrahi
profilaksinin gereksiz uzatılması
İlk etapta
aklıma gelenler… gerisini siz getirin.
Gereksiz rutin kan tetkiklerini azalttın mı?
-Verdiğimizin
iki katı kanı tetkik için alıyormuşuz.
Gereksiz rutin PAAC grafisi isteklerini azalttın mı?
Gereksiz kan ürünü transfüzyonundan kaçındın mı?
Gereksiz kateteri çektin mi?
Gereksiz sedasyonu azaltmayı denedin mi?
Bu noktada "gereksiz" kelimesine
yabancılaştığımı hissettim J
Yoğun bakım dışında yaşamasının “artık” imkânsız olduğunu bile bile yoğun bakım desteği ile hayatını sürdüren hastanın “doğal ölümüne izin vermedin” gereksiz tedavileri gözden geçirdin mi?
Gereksiz yere akan suyu kapattın
mı?
Gereksiz yere yanan elektiriği kapattın
mı?
Gereksiz yere CPR yaptın mı?
Hasta yakınından gereksiz yere onam almak için kendini hırpaladın
mı?
-
Hasta yakınına imzalattığımız sayısız onamın yasal bir
koruyuculuğu olmadığını, hasta bilinçliyse aydınlatılmış onamının alınmasının,
bilinçli değilse tıbben gerekenin
yapılıp hasta yakınlarına bilgilendirme yükümlülüğümüz
olduğunun farkında mıyız? Belki hasta yakını hastasının yaşamasını gerçekten de
istemiyor?
Yoğun bakımında
ihtiyacı kalmadığı halde gereksiz yere yatan
kaç hastan var?
Başka yoğun bakım yatağı olmadığı için 3. Basamakta gereksiz yere yatan kaç 1. basamak hastan
var?
Sağlıkçı
yakını diye zor bela yoğun bakım yatağı açıp hastayı aldığın her türlü üstüne
titrediğin halde gereksiz yere CİMER’e şikâyet
edildin mi?
Hasta
yakınına bilgi verdiğin ve hatta hastasını da gösterdiğin halde “15 gündür hastamla
ilgili bilgi alamıyorum” diye gereksiz
yere yönetime şikâyet edildin mi?
*Hasta yakınına bilgi verdiğin hatta hastasını da
gösterdiğin halde gereksiz yere “hasta yakınları hastaları hakkında bilgi
alamıyorlarmış” cümlesine maruz kaldın mı? Aynı gün 6 farklı hekim
arkadaşın tarafından arandın mı?
Son bir ayda “bu
günü keşke hiç yaşamasaydın” dediğin kaç
gereksiz gün oldu? Böyle bir
anket gerçekten güzel olurdu. Tek soru.
(Önemli Not: Memur maaş katsayısının açıklandığı, benzinin 34,5 TL olduğu, akademisyenlerin de maddi açıdan üzerlerine düşen fedakârlığı yapması gerektiği konusunda açıklamanın yapıldığı günler sayılmaz)
Gereksiz şeyleri
hayatınızdan çıkarabildiğiniz günleriniz olsun, sağlıcakla.
Hakkımda

- Dr Serdar EFE
- Daha iyi bir yoğun bakım işleyişi için heyecan duyan herkesi destek olmaya davet ediyorum. Bazı blog yazılarım bir yoğun bakımcı için hafif gelebilir, amacım ileri düzeyde akademik kafa karışıklığı yaratmak değil, aksine son literatürü de gözden geçirip, klinik deneyimlerimden de örneklerle bilgiyi kullanılabilir kılmak, hayata geçirmektir. Bu nedenle yoğun bakım eğitimim öncesi yanlışlarımı da gözden geçirerek, kritik hastayla her basamakta uğraşan sağlıkçı arkadaşlarım için de özetler vermeye çalışıyorum. Her yazımın sonunda yorum kutularını göreceksiniz, lütfen önerilerinizi, yorumlarınızı, beğeninizi ya da, eleştirilerinizi esirgemeyin. Bloğum için teknik destek almıyorum, amatörce başladım bu nedenle sayfa düzeni için önerileriniz de benim için çok önemli, saygılarımla, sağlıcakla kalın.