19 Temmuz 2023 Çarşamba

GEREKSİZ CHECKLİST

Gereksiz ilaçları kestin mi?

-Her entübe hastaya bronkodilatörlerin başlanması

-Her hastaya rutin standart dozda mayi desteği başlanması

-Cerrahi profilaksinin gereksiz uzatılması

İlk etapta aklıma gelenler… gerisini siz getirin.

Gereksiz rutin kan tetkiklerini azalttın mı?

-Verdiğimizin iki katı kanı tetkik için alıyormuşuz.

Gereksiz rutin PAAC grafisi isteklerini azalttın mı?

Gereksiz kan ürünü transfüzyonundan kaçındın mı?

Gereksiz kateteri çektin mi?

Gereksiz sedasyonu azaltmayı denedin mi?

Bu noktada "gereksiz" kelimesine yabancılaştığımı hissettim J



Yoğun bakım dışında yaşamasının “artık” imkânsız olduğunu bile bile yoğun bakım desteği ile hayatını sürdüren hastanın “doğal ölümüne izin vermedin” gereksiz tedavileri gözden geçirdin mi?

Gereksiz yere akan suyu kapattın mı?

Gereksiz yere yanan elektiriği kapattın mı?

Gereksiz yere CPR yaptın mı?

Hasta yakınından gereksiz yere onam almak için kendini hırpaladın mı?

-        Hasta yakınına imzalattığımız sayısız onamın yasal bir koruyuculuğu olmadığını, hasta bilinçliyse aydınlatılmış onamının alınmasının, bilinçli değilse tıbben gerekenin yapılıp hasta yakınlarına bilgilendirme yükümlülüğümüz olduğunun farkında mıyız? Belki hasta yakını hastasının yaşamasını gerçekten de istemiyor?

Yoğun bakımında ihtiyacı kalmadığı halde gereksiz yere yatan kaç hastan var?

Başka yoğun bakım yatağı olmadığı için 3. Basamakta gereksiz yere yatan kaç 1. basamak hastan var?

Sağlıkçı yakını diye zor bela yoğun bakım yatağı açıp hastayı aldığın her türlü üstüne titrediğin halde gereksiz yere CİMER’e şikâyet edildin mi?

Hasta yakınına bilgi verdiğin ve hatta hastasını da gösterdiğin halde “15 gündür hastamla ilgili bilgi alamıyorum” diye gereksiz yere yönetime şikâyet edildin mi?

*Hasta yakınına bilgi verdiğin hatta hastasını da gösterdiğin halde gereksiz yere “hasta yakınları hastaları hakkında bilgi alamıyorlarmış” cümlesine maruz kaldın mı? Aynı gün 6 farklı hekim arkadaşın tarafından arandın mı?

Son bir ayda “bu günü keşke hiç yaşamasaydın” dediğin kaç gereksiz gün oldu? Böyle bir anket gerçekten güzel olurdu. Tek soru.



(Önemli Not: Memur maaş katsayısının açıklandığı, benzinin 34,5 TL olduğu, akademisyenlerin de maddi açıdan üzerlerine düşen fedakârlığı yapması gerektiği konusunda açıklamanın yapıldığı günler sayılmaz)

 Durup dururken, daha doğrusu makalemi bitirmeye çalışırken gereksiz yere bu cümleleri yazmaya başladım. Aslında “GEREKSİZ CHECKLİST” diye bir akrostiş yapsam şiir tadında yukarıdan aşağıya  dizelesem  FAST HUG’tan daha ünlü olabilir J, maliyet şöyle azaldı, iş yükü böyle azaldı dedim miydi tamamdır.  

 

Gereksiz şeyleri hayatınızdan çıkarabildiğiniz günleriniz olsun, sağlıcakla.


4 Temmuz 2023 Salı

Akşam olunca Uludağ Kampüsü bana kalır.

 






Bizim nesil (78) şarkılarla büyüdü, radyo hep açıktı ders çalışırken, TV de müzik klipleri karşısında uyumuşluğumuz çoktur, o yüzden bir 78'liyi sürekli bir şeyler mırıldanırken görebilirsiniz. İçine işlemiştir hatta belki de DNA'sına. O yüzden eski şarkıları dinlerken dalar gideriz. İnternet yeni yeni yaygınlaştığında intörn doktorduk, "internet doktorum" diye hitap ederdi hastalar.  Yani bilgiye ulaşmak değişik ilgi alanlarına sahip olmak zordu. Müzik dışında günü dolduracak pek az şeyimiz vardı, bir de sokak oyunları tabi. Aşağıdaki müziği dinleyin bakalım tanıdık gelecek mi bir yerlerden?




"Belki yaslanırdın bana mahpusta duvar olsaydım, olsaydım" bu parçanın ilk söylendiği anın kaydı. Yeni bir şey üretmek ya da olanı ortaya çıkarıp insanlara sunmak ne güzel.



Bu gece biraz müzik dinleyeyim dedim bu şarkının sözleri beni çok etkiledi.

Nedense şarkıların hikayeleri hoşuma gidiyor. 

Kim yazmış acaba diye merak ettim. 

Bu şarkının söz yazarı Yusuf Hayaloğlu, Ahmet KAYA'nın eşinin kardeşi, böylelikle tanışmışlar.
 
Hayaloğlu, matbaacılık ve takı tasarımları yapıyormuş. 

Yılmaz Güney Film şirketinde çalışmış. 12 Eylül sürecinde o da hapis yatmış. 

Ahmet Kaya onun şiirleriyle , "Adı Bahtiyar, Hani Benim Gençliğim, Başım Belada, 

Dağlarda Kar Olsaydım, Giderim" gibi hepimizin diline dolanmış şarkıları ortaya çıkarmış. 






Yusuf Hayaloğlu Ahmet Kaya ile tanışmasını kendi sesiyle anlatıyor




12 Nisan 2023 Çarşamba

“Ağrı kesicinizi daha iki saat önce yaptık, ilaç saatiniz gelsin öyle yenisini yapacağız!”

 

Bu diyaloglara şahit olmayanımız var mı? Çalıştığım farklı hastane ve yoğun bakım kliniklerinde gözlemlediğim ve içime sindiremediğim bir durum var. Postop major cerrahi hastalarında hasta gelir analjezi orderı verilir:

-        Parasetamol 1 gram 4x1 iv. infüzyon

-        Tramadol 3-4x 50-100 mg iv. infüzyon

-        NSAİİ 3x1 iv. İnfüzyon

Sizlere de tanıdık geldiğini düşünüyorum. Neredeyse rutin haline gelmiş tercihler. Bu konuda uzun süredir kafamı kurcalayan noktalar var. Eğer elinizde varsa hemen taksanız bile etki başlama sürelerini dikkate aldığımızda hasta en iyi ihtimal ile 5-10 kıvranacaktır. Bazı hastaların ise yeni doz saati gelmeden analjezik talep ettikleri ve ızdırap içerisinde olduklarını çok kez deneyimlemişsinizdir. Yine polifarmasinin neden olduğu maliyet artışı ve ilaç etkileşimleri konusu da cabası. Analjezi amaçlı 24 saat içinde ortalama on kez ilaç uygulaması yapmamız gerekiyor.  Postop yoğun bakımlarda önemli bir iş yüküne neden olabilir. Bu ilaçların verilmesi esnasında uygulanan ek sıvı miktarı biraz abartırsak 600-1000 cc arası olabilir.

Parasetamol tedavisini verirken yan etkileri çok düşünmeyiz, uygulaması en basit gelen en masum ilaçtır. Ancak maliyeti diğer ilaçlarla kıyaslandığında sizi şaşırtabilir. Ateşi baskılaması da takipte dikkate alınmalı mıdır, bunun bir önemi var mıdır şu anda yorum yapamadım.

NSAİİ açısından baktığımızda bir yoğun bakımcı için birçok çekince ile birliktedir. Gastroenteroloji, nefroloji ve hematoloji stajlarında bu grup ilaçların hayati yan etkileriyle o kadar uğraştım ki yoğun bakım pratiğimde hemen hiç tercih etmedim. Saymama gerek bile yok blog konusu gereği özetlemeden geçemeyeceğim. Mide mukozal koruma mekanizmalarından vaz geçiyoruz, zaten stress ülser gelişimi riski yüksek olan hastayı daha fazla riske atıyoruz. Gastrointestinal kanama riskini arttırmanın yanısıra trombosit sayısında azalmaya ve trombosit fonksiyonlarında bozulmaya neden olarak cerrahi müdahale alanlarında pıhtılaşmayı da riske atıyoruz. Ayrıca opere edilen hastalar nispeten yaşlı ve komorbiditeleri olan hastalar, eşlik eden kardiyak vasküler patolojileri var ise MI riskini arttırıp sıvı tutulumuna sekonder ödem gelişimini de kolaylaştırıyoruz. Renal fonksiyonlar üzerindeki etkisini de unutmamak gerek afferent arteriollerde vazokonstriksiyon yapıp intraglomerüler basıncı azalmasına neden oluyor. Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Fiyat açısından bakarsak parasetamolden çok daha ucuz ürünler var.

Tramadol hepimizin aşina olduğu adıyla Contramal® açısından baktığımızda onun da fiyatı uygun sayılır. Buna ne mana bulabiliriz. Kendisi sentetik bir opioid merkezi sinir sisteminde norepinefrin ve serotonin alımını engeller. Böylece ağrının yayılmasını önler. Serotonin salınımını arttırdığı için de antidepresan özellik gösterdiği hatta deliryumda da kullanıldığını bildiren bir makale hatırlıyorum. Günlük 400 mg dozunun geçilmemesi önerilir. Karaciğer ve veya renal fonksiyonlar bozuk ya da hasta 75 yaş üzerindeyse doz ayarlaması gerekir. Yüksek dozlarda nöbet geçirme riskini arttırdığı bildirilmiş. Kafa travması, epilepsi tanılı hastalarda vermesek daha iyi. Parkinson hastalarında da dikkatli olunması önerilmiş. Birçok ilaçla etkileşime girebilir ama yoğun bakımda kullandıklarımızdan Linezolidi bulabildim. Etkisinin başlaması iv verildiğinde bir saat içinde başlar ve indüklendikten iki ila dört saat sonra zirveye ulaşır. Diğer opioid analjeziklerde olduğu gibi Gastrointestinal motiliteyi azaltığı da bilinmektedir. Biraz uzattım gibi oldu ama bazı hastalarda tramadolu aktif hale getiren karaciğerde bulunan enzimsel bir eksiklik (CYP2D6) sonucu ilaçtan beklediğimiz etkiyi göremeyebiliriz. Bu durumun Kafkas toplumlarında %7 civarı olduğu bildiriliyor. Tersi de geçerli enzimin aktivitesi yüksek bu sefer toksikasyon bulguları gelişimi kolaylaşacaktır. Sonuç olarak bu ilaca doz ayarı zor ama ben de çok sık order ediyorum. Yapay zekâ uygulamalarının hastanın yüz mimiklerine göre ağrıyı algıladığı günümüz teknolojisinde bizim gülen ve somurtan yüzlerin olduğu skorlamalardan bahsetmek istemiyorum.

Şimdi ben bunları neden anlattım? Yaklaşık beş yıldır yoğun bakıma yeni aldığım major cerrahi, travma ve ağrılı malignite hastalarına uyguladığım bir analjezi yöntemim var. Hasta yatağına alındığı gibi geliş nedeni ne olursa olsun ağrısını sorguluyorum, ağrı şiddetini tartmaya çalışıyorum. Şiddetli ağrı çektiğini düşündüğüm ya da bunu kendisi tarif edebilen hastalarıma hemen Fentanyl infüzyonu (100 cc SF içinde 0,5 mg’lik ampullerden 2 adet katıp 5cc/h olacak şekilde) başlıyorum. Yanına başka bir analjezik eklemiyorum. Hemşiresine aralıklarla hastayı değerlendirmesini ağrısı azaldıkça dozunu azaltmasını ama hastanın olası yoksunluk semptomları yaşayabileceğini düşünerek ilacı kesmemesini belirtiyorum. Sabah vizite geldiğimde infüzyon dozu genellikle 1 cc/h’te kadar düşülmüş oluyor. Parol® 3x1 iv rutin ve Contramal® 2x100 mg infüzyon (LH) order veriyorum ve Fentanyl tedavisini kesiyorum. Bunu ekstübe hastalarda da rahatlıkla yapabiliyorum. Hiçbir hastamda solunumun depresyonu ya da sol kas rijiditesi düşündürecek solunum sıkıntısı yaşamadım. Yirmi dört saat infüzyon ile   bağımlılık riskinin yoğun bakımda bir sorun olmayacağını düşünüyorum, olmadı da. Fentanyl infüzyonuna bağladığım hipotansiyon ya da ritm problemi yaşamıyorum. Opioid bandıyla gelen hastalarımda bandı çıkarıp titre edebileceğim infüzyon tedavisine geçiyorum.  Ağrının çabuk kesilmesi hasta konforunu arttırdığı gibi benim ve hemşirelerimin de işini kolaylaştırıyor. Postop batın operasyonları sonrası barsak motilitesiyle ilgili belirgin bir sıkıntı yaşamıyorum. İlaç etkileşiminin daha az olabileceği düşüncesindeyim. İlaç infüzyon sayısı, maliyet ve ekstra verilen mayi miktarı azalıyor.

Benim takibimde düşük doz infüzyon tedavisi ile görmesem de onkoloji servislerinde yaşlı hastalarda Duragesic TTS® bantların yapıştırılması sonrası gelişen bilinç bulanıklığı tablosuyla SVO şüphesiyle araştırılan hastalar gördüm. Narkotik analjeziklerin yan etkilerini ayrıntılı bir şekilde daha önce özetlemeye çalışmıştım. (https://www.yogunbakimkalite.com/2018/07/sedasyon-analjezi-ve-kas-gevsemesi.html)

Çok daha etkili bir ajan varken morfini hiç tercih etmiyorum. Karaciğer ve veya renal yetmezliği olan hastalarda Remifentanyl’i sık kullanıyorum, tabi bunu sadece ENTÜBE hastalarda kullanıyorum. Fentanyle göre maliyeti daha yüksek ve her hastanede ulaşmak mümkün olmayabiliyor. İki yıl önce akut KC Y nedenli ekstübe ettiğim bir hastamda başka bir nedene bağlayamadığım solunum depresyonu gelişti. Remifentanyl 1cc/h ten gidiyordu. Hastayı tekrar entübe edip 2 saat sonra tekrar ekstübe edebildim.

Fazla uzatmadan, hastaların infüzyon olarak sadece 24 saat boyunca alacakları “OPİOİD MARUZİYETİNİ SINIRLAMAK İÇİN” neden bu kadar uğraş içerisindeyiz anlam veremiyorum. Opioid kullanmayacağız diye hastaya verilmesi önerilen (multimodal tedaviler) pregebalin, gabapentin vermenin çok mantıklı olmadığını düşünüyorum, Contramal®’in yanına koyduğunuzda solunum depresyon riskini arttıbileceği belirtilmiş. Henüz yoğun bakımcı değilken Pregabalinin kalp yetersizliği vakalarında tabloyu ağırlaştırdığına şahit olduğum vakalar olmuştu. Precedexi ®deliryum amaçlı çok sık kullanıyorum ancak analjezik etkinliği açısından çok etkili olmadığı yönünde bir düşüncem var. Ketamin kullanım deneyimim ekstübe hastalarda pek yok, bu konuda bir yorum yapamayacağım.  


Contramal®in de opioid olduğunu düşünürsek, en etkin opioid infüzyon tedavisinin öncelikle başlanması ve sonrasında diğer tedavilere geçilmesinin daha insancıl olabileceğini düşünüyorum. Opioid maruziyetinden kaçınacağız derken özetlemeye çalıştığım özellikle NSAİİ’ların yan etki riskini almaya gerek olmadığı düşüncesindeyim.   

Son olarak acaba NSAİİ ilaçlara haksızlık mı yapıyorum diye postop hastalarda kullanım gerekçesine baktım. Doku hasarı olan bölgeden salınan Prostoglandinleri inhibe ederek ağrı reseptörlerinin       histamin, bradikinin gibi mediyatörlere karşı duyarlılığını azalttığını öğrendim. Mekanizma güzel ama ne pahasına? Son dört aydır genel cerrahi yoğun bakımda çalışınca deneyimimi paylaşma ihtiyacı hissettim. Yanlış düşündüğüm, gözümden kaçırdığım noktalar varsa ya da kendi deneyimlerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum.

Bundan sonra daha sık paylaşım yapmaya çalışacağım, gruplara yeni gelen arkadaşlarımız için en çok okunan blog yazılarımın linklerini aşağıya bırakıyorum.

 Sağlıcakla.

 

https://www.yogunbakimkalite.com/2018/07/sv-tedavisini-kime-nasl-yapyorsunuz.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2022/05/durun-kavga-etmeyin-siz-kardessiniz.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2018/12/aprv-modunu-kullanyor-musunuz.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2018/07/kolloid-svlar-hangi-hastalarda-tercih.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2019/01/sv-tedavisinde-ertesi-gun-yontemi.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2021/11/delireyazmak-delirium-associated-with.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2021/10/her-gun-icin-rutin-tetkik-plannz-var-m.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2021/01/uzun-sure-maske-takarsan-altndaki.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2020/11/yaprak-dokumu.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2019/05/xavier-monnet-hayaller-ve-gercekler.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2019/05/yogun-bakmn-sampiyonlar-ligi-karmas.html

https://www.yogunbakimkalite.com/2018/10/beslenme-tedavisinde-kalite.html


Tamam bazıları henüz çok okunmamış olabilir :) ama hak ediyorlar. 



27 Şubat 2023 Pazartesi

Kcal Nedir? Santigrad (°C) nasıl yazılır?

Bir Kcal, 1 litre suyun ısısını 1 °C yükseltmek için gereken ısı enerjisi miktarıdır.


Kod ile yazımı: Klavyede boşluk bıraktığınız tuşunun (Space) sol kısmındaki Alt tuşuna basılı tutun. Ardından ise klavyenin sağ kısmında bulunan numaraların olduğu bölümde (NumberPad0176 tuşlarına basın. Karşınıza derece işareti (°) çıkacaktır.

"Tescilli Marka" işareti ® nasıl yapılır?

 


22 Kasım 2022 Salı

“Bir kafesten kurtulmanın kaç yolu vardır?”

 

Son yedi günüm Eskişehir Şehir Hastanesi’nde. Okan Bayülgen’in “Uykusuzlar Kulübü” adlı programını izlerken halının üzerinde uyuyakalmışım, ne kadar vakit geçti bilmiyorum, eşim uyandırdı yerine geç diye. Hoş son yavru doğduktan sonra yerim neresi o da belli değil ya:) Saat 02 olmuş, yattım ama uyku gitti bu sefer. İçimde bir heyecan. Aksilik olmazsa 1 Aralık günü Uludağ Üniversitesi’nde İç Hastalıkları ABD’da öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayacağım. Nasıl olacak, kimlerle tanışacağım, nasıl bir ortamım olacak, hayal ettiğim gibi olacak mı her şey? Dört yıl aradan sonra tekrar üniversite ortamına geçecek olmak çok değişik bir duygu.

Son dört yılda yaşadıklarım çok defa kendimi sorgulamama neden oldu. YB uzmanı sayısı hastanemizde başlangıçta ikiydi, şehir hastanesinde çalışanlar bilirler, iş yüküm çok fazlaydı (3,5 yılda 3200 hasta), çalışmayanlar ya da henüz çalışmayanlar belki de hiç bilemeyecekler, anlatılmaz yaşanır diyelim. Sanırım hastanedeki 8. ayımdı bir nöbet çıkışı (7 YB da 7 ex, 25 bin adım) aynanın karşısına geçtiğimde kırk yılda emek emek büyüttüğüm göbeğimin yok olduğunu gördüm, o an büyük şaşkınlık yaşadığımı hatırlıyorum. Şöyle düşünmüştüm:

Fındık topla fındık ye, fındık topla fındık ye…hayatın anlamı bu mu?

Tamam çok yoruluyordum ama neredeyse 15 yıl süren (6+5,5+3,5) üniversite deneyimi sonrası hayatımda ilk defa borçsuz bir hayata kavuşmanın verdiği rahatlık da vardı. O dönemde üniversiteden kalma titizlenme formlar oluşturma, checklistler yapma, yaptığın her şeyi yazma, hasta yakınlarını her gün bilgilendirme…vs gibi beni yavaşlatan şeylerden sıyrılmaya ve pratikleşmeye başladım. Son 3,5 yılında mesai arkadaşlığı yaptığımız Pratisyen Dr arkadaşım, artık kardeşim diyebilirim Cansu’nun da gelmesiyle bazı günler 42 hastaya çıktığımız bile oldu. O dönemde madem bu işi bu şekilde götürmek zorundayım, mesai saatlerini biraz daha eğlenceli hale getireyim diye düşündüm artık çok daha pratikleşmiştim, her şeyi bir kenara bırakıp yarım saat kadar kahve molası vermeye, bu arada biraz plak dinlemeye, edebiyat dergilerinden bir iki deneme şiir okumaya, annemin dediği gibi “olan şeylerden bahsetmeye” (asla dedikodu değil) başladım. Adeta hızlı tren moduna giren hayatımı biraz olsun yavaşlatmaya camdan dışarı bakıp manzaranın tadını çıkarmaya hayatı duyumsamaya karar vermiştim ki kader ağlarını ördü ve COVID-19’u gönderdi. Öncesinde 40 hasta bakıyordum belki ama toplasan 10 tanesi kritik diğerleri bakım hastası modundaydı ama COVID-19 öyle mi, 23-30 hasta ve hepsi kritik (dile kolay iki yıl), sürekli alert haldesin, neyse o konuya hiç girmeyeyim. Eski evlilik gibi oldu sanki hiç öyle şeyler yaşamadık, ateş yine düştüğü yeri yaktı, düşününce çok acılara tanıklık ettik ama geçti.




Son dönemde hastanede sayımız 6 YB uzmanına çıktı, hasta sayımız tolere edilebilir sayılara düştü, icaplarımız azaldı, gelirimiz biraz daha toparladı ama çoğumuz 40’lı yaşlardayız ve halen asistan gibi çalışıyoruz, çok daha fazla sorumluluğumuz var, vizit, ertesi gün tetkik planları, konslar, radyolojik tetkik planlamaları, o hastaların transferleri esnasında yaşanan stresler, hasta yakınlarını bilgilendirme, trakeotomisini, kateterini açma, bilumum girişimsel işlemler, mesai içi icap gününüzde mevcutların üzerine 6-12 hastayı daha kabul etme, yasal sıkıntı yaşama riski ve diğer bölümler olan etkileşiminizden bahsetmek istemiyorum.

Neredeyse tüm arkadaşlarımın düşüncesi “Nereye kadar bu işi böyle devam ettirebiliriz ?”. Bu durum çok bunaltıcı. Bitcoin desen herkes kaptırdı parasını, COVID herkesi kumarbaz yaptı, ya borsa da düşerse? Buradan yeni uzmanlığını alan ve şehir hastanelerine başlayacak arkadaşlara tavsiyem olsun, ne kadar değişir bilmiyorum ama 12 hasta bakmanızla 25 bakmanız arasında maddi açıdan çok fark olmuyor, sizi koordinatör gibi bir şey yapacaklarsa, bu şekilde çalışan arkadaşlarımıza sorun artısı ve eksisini, mümkünse 8-12-17 yataklı bir YB’a sorumlu olabiliyorsanız en güzeli. Baştan kuralınız olsun. Ben bu kadar bakabiliyorum deyin. İcapçı da olsam, mesai sonrası 112’nin telefonlarını artık açmıyorum, iki yıl boyunca sürekli evden arandım, bizler hastanenin icapçısıyız, komutanın değil, hastanede nöbetçiler var, gerekirse beni ararlar diyorum artık, olağanüstü bir durum olduğunda yöneticiler arıyor zaten.  Diyeceğim o ki YB yan dal eğitimine başlayan sayısı oldukça azaldı. Yeni uzman olanlar da büyük olasılıkla şehir hastanelerinin yolunu tutacaklar, ben 4 yıldır mutlu olmanın yolunu bulamadım bu konu daha çok uzar, bir şekilde kendinizi kurtarmanın yolunu bulun. Başlıkta bahsettiğim kafes işte böyle bir şey. Ben bu kafesi kırmanın yolunu uzun zamandır hayalini kurduğum akademik ortama geçmekte buldum. Gelirim net olarak %40 azalacak; yavrularımdan, eşimden 6-8 ay belki daha uzun süre ayrı kalacağım. İki yan dal uzmanı olarak 22’şer yıl birikim yaparak alabildiğimiz evimize oturmak kısmet olmayacak. Dedim ya bu fırsat olmasaydı daha ne kadar bu şekilde çalışabilirdim bilmiyorum. Dışardan bakınca akıl karı gibi görünmüyor, bazan akşamları ne için diyorum, bu kadar çabaladın alıştın da devam et, değer mi? İnsanlar üniversiteden kaçarken sen tersine gidiyorsun, sonra sabah oluyor iki saat içinde tükendiğimi hissediyorum.

Neyle karşılaşacağımı bilmiyorum, acaba hala öğrenme isteğiyle tutuşan, kendini geliştirme derdinde asistanlarım olacak mı? Yoksa onlar da gelecek kaygısı hatta geçim sıkıntısı içinde bunalmış halde günü geçirmek derdindeler mi? Acaba hala gözleri parıldayan, yaptığı işten mutluluk duyan en az bir kişiyle de olsa karşılaşabilecek miyim? Uzun zamandır tasarladığım projelerimi, eğitim planlarımı gerçekleştirebilecek miyim? Sürekli öğrenme ve öğretme isteğim tekrar canlanacak mı?


Hayırlısı Allah utandırmasın diyelim.