9 Mart 2022 Çarşamba

 

Tiamin, Sedasyon Tatili ve Ödem

Eşim yine kızacak, "gece yatmak bilmiyorsun, işten gelince de uyukluyorsun" diye ama kafam bu saatlerde işliyor yapılacak bir şey yok. Dört aydır COVID hastası bakmıyorum. Tükenmişlik havasından kurtuldum, hayatın güzelliklerini daha bir hisseder oldum. Elimde biriken çalışmalarımı makaleye çevirme şansım oldu, 13 yıl önceki tezimi de makaleye çevirdim halen güncel olması güzeldi. Bu süreçte bloğumu biraz aksattım, uzun süredir bahsetmek istediğim klinikte çok faydasını gördüğüm birkaç küçük ama can alıcı noktadan (Tövbe!) pratik uygulamamdan diyelim bahsedeceğim.

İlki Tiamin; kronik etanol kullananların başına bir şey gelip de yoğun bakıma düştüklerinde hemen hepimizin belki de ilk aklına gelen tedavidir. Dört aydır pandemi şartları nedeniyle 60 yataklı koğuş tipi bir yoğun bakımda yaklaşık 20-30 arası hasta takip ediyorum. Günlük pratikte uzamış koma tablosu nedeniyle pek çok hastayı devir alıyorum. Altta yatan nörolojik tablo olsun ya da olmasın Bemiks ampulü (25 mg Tiamin içerir) 100 SF te 30 dk da gönderiyorum günde bir kez 4 gün ya da 2x1 2 gün şeklinde order ediyorum. 100 mg’a tamamlıyorum. 



Aslında ülkemize de 100 mg tiamin içeren preperatın geldiğini duymuştum, sanırım istek yapsam daha iyi olacak. Geçen hafta hasta ziyaretinde yaşlı bir teyzenin oğlu “hocam benim annem felçli ve uzun süredir konuşamıyordu, şimdi benimle konuşuyor, nasıl olur hayretler içindeyim” dedi. Takdiri ilahi ne deyim. Koma durumunda faydası zaten biliniyor, farklı bir kullanım alanım da kalp yetersizliği ya da böbrek yetmezliği gibi tablolarda yoğun diüretik tedavi alması gereken hastalar. Hemen her gün diüretik kullanmalarına ve çoklu kalp yetersizliği ilaçları almalarına rağmen, tiamin desteği almıyorlar. Komadaki hastalar kadar klinik faydasını bariz fark edemesem de pozitif inotrop desteklerini daha hızlı azaltabiliyorum. Daha az deliryuma giriyorlar gibi geliyor.

İkinci bahsetmek istediğim konu yine farklı nedenlerle entübe koma tablosuyla aldığım ve sedoanaljezi tablosunda takip edilen hastalar. Yoğun bakımcıların rutinidir, sedasyon tatili yapmayı severiz, hasta rahat uyanırsa pek güzel ama her zaman işler yolunda gitmez, günler geçtikçe geçer hasta hep ajite uyanır tüpüne uzanır başını sağa sola atar, aşırı ajitedir, telkin edemezsin kolunu bacağını tespit edersin hatta göğüs den iki taraflı çarşaf gerersin o da yetmez psikiyatrik kelepçeler kullanmamız gerekebilir. Yeri gelmişken koltuk altlarından hasta tespit ettirmiyorum, maalesef nöbetlerde hemişireler mecbur kalabiliyor, gördüğüm gibi söktürüyorum. Aksiller sinir hasarı gelişirse Allah korusun hasta bir daha kolunu kaldıramayabilir. Çok gerekliyse psikiyatri servisinden kemer şeklinde kilitli tespit aparatları talep etmenizi öneririm. Neyse asıl konumuz geri dönelim. Hastanın entübasyon süresi uzar hasta ventilatör ilişkili pnömoni olur. Yatış süresi uzar… vs. son dönemde bu hastalarda uyguladığım bir yöntem var. Genelde postresüsite ya da postop hemorajik SVO vakalarında bu durum başıma daha fazla gelse de çeşitlendirebiliriz. Madde bağımlıları, geçen hafta başıma geldiği gibi karbon monoksit intoksikasyonu vakası yine 10 gün önce takip ettiğim suicid ası vakası…. Bu hastalarda genelde sekonder beyin hasarı riskini azaltmak ya da akciğer patolojisinin gerilemesine zaman tanımak amaçlı 48-72 saat kadar sedoanaljeziye devam etmek istiyorum. Belirlediğim süreç dolunca ertesi gün sabah yavaşça sedoanaljezi tedavilerini kısmaya başlıyorum, ilk etapta akşam üzerine doğru dozları yarı dozlara inmeye çalışıyorum. Mesai bitmeden takipnesi başlar ya da ajite olursa dozları başladığım doza çıkıp ertesi gün tekrar deniyorum. Hasta rahatsa zaten ertesi gün dozları iyice kısıp sedasyon tatilini başarmış oluyorum. Ancak ajite olan hastada 2. gün denememde de hasta çok ajite ise yine başlangıç dozlarıma geri dönüp NG takmak kontrendike değilse (kafa tarvmasında beyne giden medulla spinalise giden NG’leri hepiniz görmüştür) genel de yüksek dozlarda (3x100 mg gibi) seroquel tb tedavisi ekliyorum.  Günlük KCFT ve kas enzimlerinin takibi ile (genelde sıkıntı olmuyor) dozunu titre ediyorum; 90-120 kilo hastalarda 3x200 mg dozlara çıkmam gerekebiliyor. Genelde hastalarda GKS’leri düşük olsa dahi 24-36 saat içerisinde ajitasyon geçiyor, takipne azalıyor, hem çok daha hızlı sedasyon kesmemi sağlıyor hem de weaningi çok kolaylaştırıyor. Sonrasında ilaç dozunu 3x100 mg3x50mg..2x50mg2x25mg gibi azaltıp kesiyorum. Prospektüste yazan yan etkileri çok şükür görmedim. Sanırım uyku kaliteleri de arttığı için “seni başhekime şikâyet edeceğim” de demiyorlar 😊. Yatırım tavsiyesi olmamakla birlikte daha önce deneyimlediğim acı ve travmatik hasta uyandırma deneyimlerimden sonra (Kendini ekstübe eden sonrasında çenesi kitlenip hipoksiye giren, zor entübe edilen, hemşireyi tekmeleyen, serum askısını alıp camı kırmaya uğraşan, dışarıdaki polislere beni kurtarın diye seslenen) bu yöntemi önerebilirim.

Çok şey birikmiş son olarak daha önce de sıvı tedavileri özetlediğim yazılarımda değindiğim bir konuya tekrar dikkat çekmek istiyorum. Keşke yoğun bakımcı olmayanlar da bir şekilde okusa. Volüm yükü konusu. Hiç anlam veremediğim şekilde. Servisten aldığım hatta yoğun bakımlardan devir aldığım hastaların neredeyse %70’i hipervolemik. Çoğuna idame sıvı tedavisi order edilmiş, ödem içerisinde yüzüyorlar.



Karın ciltlerini her iki yandan avuçladığımda neredeyse ikişer litre sıvıyı avcumda hissediyorum. Bir haftada abartmıyorum 10 L -19 L negatif sıvı dengesinde kaldığım hastalar oluyor. Furosemid neredeyse rutin tedavime girecek duruma geldi. İki yıla yakın COVID YB da çalıştım orada da bu sıkıntı çok fazlaydı. Servisten gelen hastalar iki gün boyunca üçer dörder litre idrar çıkartanlar oluyordu. Pandeminin başlarında COVİD hastalarının otopsi çalışmalarına bakmıştım. Sadece tek bir akciğerin ağırlığının 1100 grama çıktığını okumuştum.

 





Sonra kendi pratiğimde de bu hastaların daha çabuk yüklendiklerini fark ettim. Luzumsuz sıvı tedavisinden kaçınmaya çalıştım. Ayrı bir konu furesimide karşı bir korku olması hasta ödem içerisinde yüzüyor. Belki 30 L sıvı yükü var. Aldığı furosemit dozu 2x1/2 ampul. Benzin gibi pahalı olsa pamuğa döküp koklatırız ama öyle de değil. Bir de yine genelde servis ya da poliklinik doktorlarının renal fonksiyonları bozuk diye bol içmeyi önermeleri. Yapmayın lütfen ayda bir volüm yüklenmesiyle gelip diyalize alınan KOAH’lı, kalp yetersizlikli, azotemili hastalar var. Günde dört bardak su yeter bu insanlara. Bunu başka platformlarda anlatmalı o zaman yoğun bakımcıların işi oldukça azalır ve kronik hastaların yoğun bakım çilesi de nispeten azalır.

Bugünlük bu kadar olsun her ne kadar değerimiz siyaseten bilinmese de çoğumuzun hakkı ödenmese de her komadan çıkan, sevdiklerine kavuşan hasta beni daha çok motive ediyor. Kendi adıma en azından şimdilik hiçbir yere gitmeye niyetim yok.

Bu arada makale yazdınız, göndereceksiniz, hangi dergiye, derginin ücreti nedir? APC nedir?, EPC nedir? İndekslendiği uluslararası indeksler nelerdir? Derginin Q1-Q4 olduğunu nereden anlarım? Diye merak ediyorsanız ufak bir araştırma yapmıştım. Çok aktif kullanmasam da benim gibi benim gibi sonradan akademisyenliğe heves eden arkadaşlar için zaman zaman paylaşım yaptığım facebook sayfam var. Hoşunuza gidebilir, oraya da beklerim.



Sağlıcakla.

 

 

 

 

19 Aralık 2021 Pazar

Enteral nütrisyon verdiğiniz hastanızda ishal geliştiğinde ne yapıyorsunuz? Do you do when diarrhea develops in your patient who is given enteral nutrition?


-        -Metpamit gibi prokinetik ajan alıyorsa keserim.

-       - Osmolaritesi yüksek bir ürün kullanıyorsam düşük osmolariteli bir ürüne geçerim ve infüzyon miktarını azaltırım.

-      -  Lif yoğunluğu fazla bir EN ürününe geçmeyi denerim.

-        -Gaytada lökosit ve eritrosit miktarını görmek için gayta örneği yollarım

-        -İshal gavajı başlarım (O nedir? Kim hazırlar ne içerir, yeterli kalori sağlar mı?)

-       - A.B kullanımına sekonder pseudomembranöz enterokolit olabileceğini düşünerek C. Difficile toksini-I ve II için gayta örneği gönderirim.

-      -  Enfeksiyoz bir nedeni olmadığını düşünürsem Antimotiliter lopermid gibi bir ajan tedaviye ekleyip EN’ye devam etmeye çalışırım.

 

Düşününce ilk akla gelenler bunlar. Geçenlerde COVID yoğun bakımdayken işler uzadı yemeğe geç gidebildik, pek bir şey kalmamış makarna salatası yiyip geri döndük, doktor arkadaşım bir beslenme ürününü aldı içti pek güzelmiş sen ister misin abi dedi, yok sağol benim laktoz intoleransım var dedim. Ne güzel çocukluğumda annem her gece ballı süt içirip uyuturdu bizi rahatça uyurduk.  Tatillerde köye giderdik, dedemlerin 3-5 ineği olurdu babaannem sağdığı gibi içeri getirirdi birazını hemen kaynatıp çay bardaklarına korlardı, o zamanlar nesquik yok üzerine biraz türk kahvesi atıp çay kaşığıyla tıngırdattık mı çok keyifli olurdu. Ne güzel anlarmış, üniversiteye başladığım ilk yıldı o zamanlar ucuzmuş herhalde her akşam akşam yemeği sonrası yarım litrelik hafifçe soğuk süt şişesini dikip keyifle içtiğimi hatırlıyorum. Sonrasında tuvalete çıkma hissimin olduğunu hatırlıyorum. Otuzlu yaşlardan sonra ise süt içtikten sonra yoğun intolerans bulguları yaşamaya başladım. Kaymak yesem dahi 10 dk sorası aşırı karın ağrısı pişmanlık. Bu yüzden 8-10 yıldır kahveleri dahi espresso ya da sade filtre kahve tarzında içebiliyorum.



Diyeceğim o ki bir gün yoğun bakıma düşersem bana EN verirken dikkatli olun.

Biraz okudum da hayat boyunca başka hayvanların sütünü sürekli olarak tüketen tek canlı türü bizlermişiz. Bebeklikte anne sütünü sindirebilmek için var olan enzimler yaş arttıkça azalıyormuş. Benim gibi toplumun yaklaşık %25’inde hiç kalmıyormuş. Yani doğuştan eksiklik değil benimki. O gün aklıma hastalarda mutlaka benim gibi Laktoz intoleransı olanlar olabileceği aklıma geldi. Elimizdeki beslenme ürünlerine baktım Laktoz +

Sonra literatüre bakayım dedim. Yoğun bakımda laktoz intoleransı pek sorun değil sanırım, araştırmaya gerek görülmemiş.

Sonra bilindik firmaların enteral nütrisyon ürünlerine baktım, çok şükür laktozsuz ve glütensiz ürünler var.

Her EN denediğimde ishal olan hastalarıma Laktozsuz ürün denemeye karar verdim. Sizlerin bu konuda gözleminiz ya da özel bir uygulamanız var mı?

Sağlıcakla

 


16 Kasım 2021 Salı

"Dünyanın En İleri Zekalı Gerisi"

 

Pandemi artık sonu gelemeyen bir hale dönüştü. Zaten zor ayakta duran krize girmeye bahane arayan dünyayı sağlık açısından olduğu gibi birçok alanda da büyük yıkıma uğrattı. Şoför yok dediler İngiltere’de ülke kitlendi deflasyonun olan ülkelerde istemedikleri kadar enflasyon ortaya çıktı. Öyle ki Amerika bile işgal ettiği yerlerden birer birer çekilmek zorunda kaldı. Herkesler evlerine kapanınca 0 pek değerli petrolü alana üzerine para verdiler bir ara.  

Çip yok dediler sıfır araba bulunamaz oldu, işsizlik artarken, çalışan insanlar fırsat bulsalar istifa etmek için 1 dk bile beklemeyecek duruma geldi.  Duraklama dönemi diyenler var yaşadığımız günlere ama ben tartışmasız bir gerileme dönemine girdiğimizi düşünmekteyim. Çocukluk ve gençlik dönemlerimde ülke zaten hep krizdeydi. 

Evde yüzde 90 babalar çalışır, çoğunluk kıt kanaat geçinirdi. O zamanlar da dolarla maaş alınmazdı, zaten dolarımız da yoktu ama o olmayan şey bir gecede %40 falan artar, 4-5 ay sonra bir a kadar daha artardı. O kadar koymazdı. Zaten bayramdan bayrama ailecek arabaya binilirdi. İnternetin olmadığı zamanlardı. Öyle ithal bir şeyler alınmazdı bilinmezdi zaten cepte gezen telefonlar yoktu. Yani diyeceğim eksikliğini hissedecek pek de bir şey yoktu. Şimdi öyle mi çok değil 7-8 yıl öncesinde i-phonu olmayan kalmamıştı. Otomobil desen hemen herkeste. Tamam biliyorsunuz bunları ama girizgâh damı yapmayalım. 

Diyeceğim o ki çok alıştık bir şeyler alıp tüketmeye şimdi eğer üretebilsek ya da ithal edebilsek alacak paramız kalmadı, cebimizde olanın da değeri kalmadı. Son katıldığım yüz yüze yapılan yoğun bakım kongresiydi. Neredeyse tüm yabancı katılımcılar yapay zekâ ile geliştirdikleri teknolojileri klinik pratiğe nasıl yansıyacağından bahsetmeye başlamıştı ki, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını hissetmiş ve yapay zekâ konusunda kendimi geliştirmeye hatta kodlama öğrenmeye başlamıştım. Gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmadı. 

Eskiden “Dünyanın En İleri Zekalı Gerisi” diye bir mizah dergisi köşesi vardı. “GIRGIR” olabilir.  Elimizde değil 100 yıl 20 yıl öncesine göre kıyaslayamayacağımız akademik bilgi, üst düzey teknolojiye rağmen insanlık bu kadar mı geri kalabilir? Dünyanın her bir yerinde bu virüsün kökünün kazınmadan başarılı olunamayacağı bilinmesine rağmen elinde kalan aşıları fakir ülkelere vermeyip elinde çürütebilen zihniyet…Bir de aşıyı bulup karşı gelenler var. Yaklaşık 2 yıldır tansiyon hastasıyım. İlaç içmediğim dönemlerde bir şikâyetim yok, çok nadir ayda bir başım ensem ağrırdı, küçük tansiyonun sınırı geçtiği için yıllardır hastalarıma yazdığım ilaçlardan birini kendime de başladım. Bu ilacı içmesem belki uzun yıllar bana zararı olmayacak. Belki de ertesi gün kanamaya bağlı inme geçirip felç olacağım. Dedemi 53 yaşında muhtemelen bundan kaybettik. İyi ki bu ilaç var ve kendimi nispeten rahat hissedebiliyorum, riskleri biraz olsun azaltabilmenin verdiği rahatlık var. Aşıyı da buna benzetiyorum. 


İki yılda şöyle bir hesap yaptım 1200 ağır covid hastasını tedavi etmişim. Akademik çalışmalarımla kafanızı karıştırmayayım. Deneyimlerimden bahsedeyim. İlk 2 atakta birçok yaşlı hastamızı hastalığın bilinmezliği ile kaybettik. 3. Atakta yeni solunum cihazlarının kullanıma girmesi, her derde belki de son çare gibi düşünülen kortizonlu ilaçların etkinliğinin anlaşılması ile ölümleri biraz azaltabildik. Esas dikkatimizi çeken durum 3. Atakta aşılanan 65 yaş üzeri grupta çok az yoğun bakım hastamız oldu. Aşı net şekilde işe yaramıştı. Baharda bu iş bitecek gibiydi ama bunlar en henüz en karanlık günlerimiz değildi malumunuz 4. atak geldi 3 doz synovac aşılı yakınlarımızı bile kaybeder olduk. Çünkü virüs değişmişti

Başlangıçta “insandan insana geçtikçe virulansı azalır”, virüs akıllı ya “daha çok insana bulaşabilmek için insanları öldürmez” düşünceleri vardı, bu düşünceler bir hoş seda olarak mazide kaldı. Evet virüs akıllıydı ama her gün bir doğal afet gibi insan kıyımı yaparken aynı zamanda da insandan insana bulaşmanın daha kolay yollarını buldu. 4,5. atağı stabil bir hızda geçirdiğimiz bu günlerde iki doz biontec aşılı yoğun bakım hastam henüz olmadı ama bunun da ne zamana kadar koruyucu olacağı meçhul. Şu ana kadar 2+2 aşı olum daha ne kadar olacağım uzun dönemde neler yaşayacağız hep birlikte göreceğiz ancak göremeyecek olanlar var. Aşı olmayı reddeden birçok meslektaşım maalesef olası yan etkilerin hiçbirini göremeyecekler ve çocukları da bir daha babalarını


En kötüsü de 4. atakla beraber gebelerde artan vaka sayıları. Gebelerimizin çoğu maalesef aşısız ve bizlerin en çok zorlandığı iki canı birden hayatta tutmaya çalışmak. Gebeler bu dönemin getirdiği fizyolojik değişiklikler nedeniyle enfeksiyonlara daha çabuk yakalanma ve hastalığı daha ağır geçirme riski altındalar. Ailesinin, sevdiklerinin yaşadığı travmanın acısını kimse yaşayamaz ancak etkinliğini bildiğimiz ilaçları uygulayıp işe yaramalarını beklemekten başka çaremiz olmaması bizleri kahrediyor.

Kendi kliniğim ve ülkemin birçok yoğun bakım kliniğinde üst düzey cihazlar ve eğitimli deneyimli personelimiz ile son nefesinize kadar yanınızda olacağız.

Keşke aşı olsaymış.”  Bu cümleyi kullanmadığımız gün yok desem yalan söylemiş olmam.

Hemen her hafta  bir doktor arkadaşım aşısız  genç bir yakını için tedavi önerisi almak için arıyor. 

Lütfen halen imkânınız varken aşınızı olun.

Tamamen olmasa da riskinizi büyük oranda azaltmış olursunuz.

Enfeksiyona yakalansanız bile hastaneye yatmadan, yatsanız bile yoğun bakımı görmeden taburcu olma şansınızı arttırın.

Unutmayın salgın başlamadan önce de çoğumuz ani başlangıçlı ağır hastalıklara yakalanıyor, ameliyatlar geçiriyor çeşitli ilaçlar kullanıyor ve bazen tanı konulamadan yakınlarımızı kaybediyorduk.

Bu düzen sonsuza kadar böyle devam edecekken “İşte aşı oldu 3 gün sonra şu oldu”, “işte aşı oldu hiçbir şeyi yoktu 6 ay sonra vefat etti” lafları sizi etkilemesin.

Ordan burdan duydukları sloganlarla sizi aşıdan uzaklaştıran insanları dinlemek yerine iki yıldır hemen her gün COVID hastalarını yoğun bakımda tedavi etmeye çalışan bu kardeşinizin söylediklerini dikkate alın.

Sağlıcakla kalın.