31 Ekim 2018 Çarşamba

Yoğun Bakımda Hangi Puan Tablosuna Göre Ek Ödeme Hesaplanır?

Merhaba arkadaşlar, zorunlu hizmete başladım, son bir aydır aktif olarak ikinci basamak devlet hastanesinde 12 yataklı üçüncü basamak YBÜ sorumlu hekimiyim. Geçen hafta yoğun bakım ilişkili SUT puanlarını derleyip sizlere sunmuştum. Ancak bir okurumdan bu konuda ayrıntılı bir  açıklama geldi, kendisine buradan teşekkür ediyorum, açıklamasını birazdan özetleyeceğim, bunun için sizlerden özür dilerim, bu mevzuat işi çok zor, bir daha uzmanına danışmadan yazmam :)

Yoğun bakım uzmanı arkadaşlarımız hemen her hastanede farklı oranlarda ödeme almaktalar. Sorumlu hekim olduğunuzdan ortalama + %20 oranında ek ödeme alabiliyorsunuz. Bazı hastanelerde toplu sendika sözleşmesinden doğan %10'luk bir ek ödeme katkısının olduğu söyleniyor. Ancak bu şekilde ödeme alamayan arkadaşlarımızın olduğunu da biliyorum. Bu nedenle bu puanlar birçoğumuz için önem taşıyabilir.
Şimdi işi gücü bıraktık puan peşinde mi koşalım diyebilirsiniz, ama şöyle düşünün üçer aylık dönemlerde ne kadar girişim yaptığınızın kaydını görebilir, genel ihtiyaçlarınızı dökümante edebilirsiniz. Hasta başına maliyetlerin takibini yapıp, hangi hastalarda maliyet artışı olduğunu takip edebilirsiniz. 
geçen hafta performans tablosu diye sunduğum aşağıdaki tablo, hekimlerin performans puanı için değil, hastanelerin SGK'ya yapacakları faturalandırma için kullanılan tabloymuş.   EK-2B HİZMET BAŞI İŞLEM PUAN LİSTESİ (Yürürlük 05.07.2018)


SUT Puan
Maksimum
SUT Kodu
Günlük Puan
Vizit
51
1
510010

MV Bağlı Hastada Takip, Vizit, Asp, Monitör Takibi Dahil
175
1
510090

Konsültasyon
10
Her branş için
520010

Damar Yolu Açma
6

530080

Ekg
4

530100

Enteral Nütrisyon
15

530110

MV Bağlama
38

530130

İ.M Enjek
2
3
530140

İ.V Enjek

3
530150

İ.V İnfüzyon
11
1
530160

AKG Takibi
16
1
530170

Kan Transfüzyonu
11
Torba başına
530180

Lavman
11
3
530260

Lokal Anestezi
11

530290

LP
60

530300

İdrar Sonda
11

530310

Monitörizasyon
23

530330

NG Takma
15

530340

Nebül Tedavi
11
1
530350

O2 İnhalasyon Tedavisi
2/ Saat
16 saat
530360

Parasentez
38

530380

Boşaltıcı Parasentez
56

530381

SC Enjeksiyon
8
3
530390

Sütür Alma
8

530410

Torasentez
42
1
530420

Boşaltıcı Torasentez
75

530421

TPN
30
1
530430

MV Takip
56
1
530490

Dekübit Debridman
56
1
530561

Dekübit Pansuman
8
1
530581

Arter Kateterizasyonu
48
4 günde bir
530590

Arter Monitör Takip
75
4 günde br
530625

Kateter Pansumanı
8
1
530680

Kateter Değişimi
56
14 günde bir
530690

NIMV
15

530700

Femoral SVK takılması
67

530740

Juguler / Subklavian SVK Takılması
85

530750

Apne Test
200

550020

Entübasyon
25

550030

Tüp / Kanül Değişimi
15

550040

İnvaziv CQ Ölçümü
45
4 kez
550060

CPR
200

550070

LMA
35

550080

Noninvaziv CQ Ölçümü
15

550120

BİS takip
15

551250

Derin Trakeal Aspirasyon
11
3 kez
551251

Girişim Öncesi Sedoanaljezi
22

551340

Teropotik Hipotermi
152

590001

Trakeotomi açılması
295

608510

Tüp torokostomi takibi
19

608809

EKO
33

700600

Hemodializ Seansı
208

704234

CVVHDF
101

704290

Kİ asp / biopsi
72 / 127

704730-40

USG
14

803602




























  
Sağlık Bakanlığı hastanelerinde performans puanlamada ise Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Dairesinin oluşturduğu  Ek-1 Girişimsel İşlemler Listesi.xlsx esas alınmaktaymış.
http://khgmekodemedb.saglik.gov.tr/TR,43563/tibbi-islemler-yonergesine-iliskin-degisiklik.html 
Bu tablodan hızlıca özetlediğim bizlere yapılacak performans ödemesine esas tablo aşağıdaki
530071
Beyin ölümü tespiti (Organ nakli için)
700
530072
Kadavra donör bakımı (Organ nakli için)
250
530130
Hastanın mekanik ventilatöre bağlanması
50
530310
Mesane sonda uygulaması
15
530320
Mide yıkama
30
530340
Nazogastrik sonda uygulaması
20
530380
Parasentez, tanısal
50
530381
Parasentez, terapötik
60
530420
Torasentez, tanısal
60
530421
Torasentez, terapötik
75
530490
Ventilatör ile takip
10
530561
Dekübit yara debridmanı
40
530580
Yara pansumanı
5
530581
Dekübit yara pansumanı
10
530590
Arter kateterizasyonu
90
530625
İntraarteriyel kanülasyon ve basınç ölçümü
100
530690
Kateter revizyonu ve/veya değişimi
100
530700
Non invaziv mekanik ventilatör uygulaması
20
530740
Santral ven kateterizasyonu, femoral ven, perkutan
75
530750
Santral ven kateterizasyonu, juguler veya subklavyen ven, perkutan
100
530760
Santral ven kateterizasyonu, periferik ven, perkutan
50
550020
Apne testi
200
550030
Endotrakeal entübasyon, ameliyathane dışı
25
550040
Endotrakeal tüp yada trakeotomi kanül değişimi
20
550060
İnvaziv yöntemle kardiak debi ve indeks ölçümü
30
550070
Kardiyopulmoner ressüsitasyon
200
550080
Laringeal maske uygulaması (LMA)
20
550120
Noninvaziv yöntemle kardiak debi ve indeks ölçümü
17
608510
Trakeotomi açılması, planlı
200
552003
3. Basamak yoğun bakım hasta takibi, mesai saatleri içi
70
552005
3. Basamak yoğun bakım hasta takibi, mesai saatleri dışı
40
530100
Elektrokardiyogram
0
530110
Enteral hiperalimantasyon takibi
0
530140
İntramusküler enjeksiyon
0
530150
İntravenöz enjeksiyon
0
530160
İntravenöz ilaç infüzyonu
0
530170
Kan gazları takibi
0
530180
Kan veya ürünleri transfüzyonu
0
530330
Monitorizasyon
0
530350
Nebülizatör ile ilaç uygulaması
0
530360
Oksijen inhalasyon tedavisi, saatlik
0
530390
Subkutan enjeksiyon
0
530430
Total parenteral nütrisyon (TPN) takibi, 24 saat
0
530680
Kateter pansumanı ve bakımı
0

Yine kaçırdığım ya da hatalı olduğum noktalar varsa lütfen paylaşın. İyi çalışmalar, sağlıcakla.


20 Ekim 2018 Cumartesi

YouTube'de "Kişisel Gelişim Videoları ve Kitaplarına Yorumlar"

Blog dünyasında özellikli bir alanda üretilen yazılardan oluşan blog sayfalarına "Niş Blog" tanımlaması yapılıyor. Daldan dala atlamak haklı olarak okuyucunun hoşuna gitmeyebiliyor. 

Ben de blogumun bu niş yapısını bozmadan, yoğun bakımla ilgili her şeyi burada paylaşmaya devam ederken, paramedikal birikimlerimi, ilgilerimi, hayata bakışımı aktarabilmek adına ihtiyaç hissettim. Bu ihtiyacımı karşılamak için bir You Tube kanalı açmaya karar verdim. 


 Yıllardır kişisel gelişim kitapları okur, videoları seyrederim. Hatta son dönemlerde eşim duymasın maaşımın neredeyse %10'nunu kitaplara verir oldum. 

Hatta bir ara eşim “okuyup durma şunları başımıza ne geldiyse bu kitaplar yüzünden geldi!” zaten diye çemkirmeye bile başlamıştı. 

Kadın haklı o son kitabı okumayacaktım :) 
Yeni evlenmişiz ben özel bir hastanede iyi bir maaşla çalışıyorum. Kitabın adını hatırlarsam, söyleyeyim okumayın! Öyle gaza getirdi ki beni üç ay içinde istifa edip iç hastalıkları uzmanı olarak muayenehane açmaya karar verdim. 

Her şeyin en güzeli özene bezene mobilya gezmeler, medikal malzemeler, ultrasonundan, mikroskobuna kadar.  Hala fotoğraflara baktıkça içim cız eder. 










Siz siz olun muayenehane açmayın diyorum ama bu konuda birkaç kitap okuyup girişin bu işe. 

Neyse sekiz ay kadar çalıştırdım, işler yoluna girmeye başlamıştı ki hayır diyemeyeceğim kadar cazip bir fırsat çıkınca karşıma kapattım. Bu hikayeler çok ben de bir ara anlatayım.

Sonra bir kitap daha geçti elime, diyor ki "ticarete atılacak sanız, ilk bir yıl sizi rahatlıkla idame ettirecek kadar gelire sahip olun" yani Türkçesi karın tokluğuna razı olun diyor, demekle de kalmıyor yapılan ilk girişimlerin sadece %30'u ilk seferinde başarıya ulaşır, ikinci deneme de ise aynı alandaki girişimlerin %70'i başarıya ulaşırmış. Yani ilk seferi bir ısınma gibi düşünebilirsiniz.



Ancak ilk seferinde başaramayan bu %70'lik grunbun da %90'ı bi daha hiç denemezmiş. Ne kadar acı değil mi demek ki vazgeçmemek gerek. Üçüncü sefere bir şey diyemeyeceğim. 

Nereden geldik buraya sadede gelirsek “kişisel gelişim tehlikeli olabilir, dikkatli yaklaşın” sonra yok ben duymadım dı bilmiyomdu olmasın. Gaza gelip te beni şuçlamayasınız diye bir giriş yapmak istedim. 

Şaka bir yana okurken, izlerken keyif aldığım girişimcilik ve kişisel gelişim konularında üretilen içeriklere kısa yorumlar yaptığım YouTube sayfamı takip etmek isteseniz diye buraya bir bağlantı yerleştiriyorum. Bugün izlerken çok keyif aldığım, kendimden bir şeyler bulduğum bir video ile başlamak istedim (https://bit.ly/2PbLcQu).

Kalın sağlıcakla.

17 Ekim 2018 Çarşamba

Oh be! Sonunda YÖKDİL sınavından 65 aldım!


Bir yazımda sizlere İngilizce ile ilgili maceralarımı paylaşmak istediğimi söylemiştim. O gün bu günmüş.  1978 doğumluyum ve sanırım 12 yaşından sonra başlayan İngilizce fobim bu yaşa gelene kadar beni takip etti, tabi bununla birlikte bu durumun verdiği eziklik, eksiklik ne derseniz artık. Her şeye vakit buldum ama bu eksikliğini hissettiğim duruma bir son vermek için bir türlü motivasyon bulamadım. İki sene oldu sanırım BAE’ne gitmiştim, bir poster yazmıştık kongreye. 

Çok heyecanlıyım ilk akademik yurt dışı seyahatim olacak. Dil bilmiyorum ama kimin umurunda. Bir güzel planlar yaptım, gezilecek, görülecek, duyulacak, tadılacak ne var ne yok hepsini not aldım, nereye neyle gidilir. Hava alanından otele araba kiraladım, giderken sorun olmasında dönerken nasılsa tanıştığım yurdum insanları olur düşüncesiyle.  Bu seyahatim bana aslında yurt dışında mimiklerle anlaşarak hayatımı idame ettirebileceğini göstermiş oldu.  Bu yazının amacı” İngilizce çok ta gerekli bir şey değil kardeşim” gibi saçma bir düşünce değil tabi ki, sadece ilkokulu üç farklı okulda bitiren, 80 kişilik sınıflarda ders gören, ortaokulu bitirdiğinde dört işlemden başka matematik bilgisi olmayan, bizim zamanında düz lise diye adlandırılan bir lisede okumuş, öyle üniversitede de İngilizce hazırlık falan görmeyen bir kardeşinizin İngilizce öğrenmemeye ısrarla inat edip geliştirdiği savunma mekanizmalarını okuyacaksınız. Bence okumaya devam edin sadece eğlence olsun diye değil, belki benim durumumdasın ve aynı eksikliği fazlasıyla hissediyorsun. Belki faydası olabilir.

Bu arada İngilizce bilmesem de” İngilizce öğrenmeyi öğrenmek “konulu kitapları bolca okumuşluğum, sonra altını çizmişliğim, sonra da çizdiğim yerlerin önemsediğim kısımlarını da fosforluyla boyayıp notlar çıkarmışlığım da vardır. Klasik doktor alışkanlığı. Bu yazıya başlamadan önce de bu notlarımı gözden geçirip tekrar notlar aldım. Yarın bu konuda yeni bir başlangıç yapıp bu sefer başaracağım. Başarı hikayemi de kitaplar yazacak! Umarım. Yazmazlarsa ben yazarım. “Kırk yaşından sonra nasıl İngilizce öğrendim?” Bir sene de google’de en üst sıraya çıkabilirim.

Hikayemize geri dönelim, sırtımda poster çantası (şüpheli paket) BAE hava alanına indim pasaport kontrolüne gireceğim, görevlinin biri izin vermiyor, “vize de vize” diyemiyorum ki “yeşil pasaport bu kardeşim vizeden muaf” çaresiz gidiyorum vize masasına, dediğini bilmesem de anlıyorum bu sefer, “bu yeşil pasaport vize onayına gerek yok” diyor, herhalde? İki arada gidip gelirken sonunda vize onay masasındaki adam kalkıp kapıdakine anlatıyor durumu kapıdan geçiyorum bir şekilde “Şükran!”.  

Tamam zor kısmı atlattık, benim iş uzun sürdüğü için hava alanı çıkısında yazık beni almaya gelen kiralık aracın şoförü bekliyor sadece, “Mr Efe” kendimle gurur duyarak, şoföre bir baş selamı veriyorum ve son model bir arabayla doğru otele. Lobide Booking’den aldığım rezervasyonun çıktılarını veriyorum, giriş işlemleri de bitiyor. Yarın sabah kongre başlayacak, nasılsa bizden birileri vardır içlerinde beraber takılırız diyerek uyuyorum. 

Sabah kaldığım otelin kongre salonunu buluyorum, epitopu dört tane poster var ama nereden baksan 400-500 katılımcı. Posterlere içerik açısından bakacağım ama bakamıyorum. Adamların posterleri 90 cm boyunda ama benimki iki metre, utancımdan çıkaramadım, ama basan adam söylemişti. “Hiç bu kadar büyük poster basmamıştım” diye. Ben de hayal kuruyorum kocaman saray gibi bir salonda kocaman panolara asılmış posterler o yüzden bu kadar büyük puntolar istemişler diye 😊. Yurt dışı kongreler böyle oluyor demek ki! Nerede hata yaptığımı hala anlamış değilim ama kutusundan çıkarmadan geri getirdim aynen. Neyse oturumlara girelim, etrafı kolaçan ediyorum yurdum insanına benzeyenleri kesiyorum, yaklaşıyorum. 

Neyse toplantı zili çaldı buldum bir yer, aaa ne güzel hangi ülkeden ne kadar katılımcı var, yazmışlar, o da ne Türkiye’den katılımcı sayısı bir, sadece ben! Neyse geldim bari derslerin tadını çıkarayım. İlk gün tüm derslere girdim, ECMO’yu ilk icat eden amca da oradaydı.


Ekstrakorporeal tedaviler kongresiydi ve bu konuda neredeyse derleme yazacak kadar okumuştum konuları, bu nedenle gayet güzel anlayabildim, ama çalıştığım tek konu ECMO değildi. Biraz da şehri gezmek gerekti. Mademki arkadaş yok, bu görev tek başına yapılacaktı. Şehirde taksi taşımacılığı uygun fiyata ve çoğu yer birbirine yakın. 

Bir güzel gezdim, sonra acıktım, girdim bir markete oh sıcacık ekmekler, rengarenk suşiler, yanına da kola. Evet yaptım itiraf ediyorum deniz kenarına oturdum ve ekmek arası şuşi yedim.

Sonunda döndüm ülkeme, tek başına başarmanın ve posteri de kurtarmış olmanın gururuyla.

Nereden geldik buraya, günler geçtikçe Türkçe kaynaklar yetmez oldu, e ne yapmalı, google translate pardon “çeviri” sağ olsun. Önce çalıştığım konuda dilimizde ne kadar derleme, dergi, yayın varsa okuyup temel ediniyorum, sonra da google dan çevirip günde 7-8 makaleyi anlayıp okuyabilir hale geldim. 

Sonra şu youtube videolarına da bir çare bulmalı diyerek kafa yormaya başladım. Önce alt yazıyı keşfettim sonrada bu alt yazıların eş zamanlı Türkçeye çevrilebildiğini. En güzel bir şey. Bu yöntemlerle iki derleme bile yazdım.

Demek istediğim, dil sorununuzu çok kafaya takmayın. Ülkemizde yapılan bir uluslararası kongrede iki posterim var sözlü sunacağım, hoca demez mi, “uluslararası kongre burası neden İngilizce sunmuyorsun?” Bilmem neden öyle yaptım ki acaba, ben de hiç bozuntuya vermeden hocam mühim olan katılmaktı, dereceye girmek gibi bir niyetim yok, toplantı güzel, konular güzel deyiverdim. Ama vaka çok ilginçti başlığı da “Walk in Dath” ben olsam yüksek puan verirdim. Meğerse hocamız yurt dışı kolejde eğitim görmüş sonradan öğrendim.

Demem o ki, yabancı dilinizin henüz olmaması yan dal eğitiminizi zorlaştıracak bir durum değil. Akademisyen olmaya karar verirseniz, o zaman gerçekten gerekli, ülkemize gelen yabancı konuşmacıları özellikle takip ediyorum, yeni bir şeyler söyleyen çok az, bizler de yurt dışında rahatlıkla sunumlar yapabilir, çok ta başarılı bir şekilde ülkemizi temsil edebiliriz. Uluslararası derneklerde önemli çalışmalara katılabiliriz.  

Bir kere Doçent olabilme şartı kabul edilen yabancı dil sınavlarından birinden en azından 65 alabilmek, dün açıklandı çok şükür çalışma yapmadan girdiğim üçüncü sınavımda aldım, giderek daha kolay soruyorlar zannımca 😊.

Dünya Yoğun Bakım Kongresi 2023’te Ülkemizde düzenlenecek, bu da değerli hocalarımızın sayesinde. İnşallah o kongrede amacım kulaklık takmadan oturumları takip edebilmek ve çalışmalarımızı İngilizce sunabilmek.

Aslında bu kadar uzun yazıp ta sizleri sıkmak değildi amacım. Dertliyim dedim ya paylaşmak rahatlattı biraz. Ooo, gece saat 04:32 olmuş elektriklerde gitti. Aslında daha bahsedeceklerim vardı ama son bir iki cümleyle bitireyim en iyisi.

Hayatlarımıza eşit şartlarda başlamıyoruz belki ama bugüne kadar neleri başardığımızı görünce bunu mu başaramayacağım diye geçiyor içimden. 


Belki yaşadıklarım bir başarı öyküsü olmasa da sizlere de örnek olur. Tabiri caiz ise tam da buraya cuk diye oturan bir video, bugün rastladım onu paylaşmak isterim.



Kalın sağlıcakla.    

6 Ekim 2018 Cumartesi

Başarılı Weaning Başarısız Ekstübasyon? (Olgu poster-1)



Merhaba, dün ki yazımda poster örneklerini vereceğimi yazmıştım.

Üç yılda oldukça çok ilginç vakalar birikti. Bunların henüz hiçbirini olgu makalesine çevirmedim, bunun iki nedeni var aslında, uzman olmadan yaptığınız yayınlardan maksimum on puan alıyorsunuz. Akademik puan olarak yoğun bakım uzmanlığını aldıktan sonra yaptığınız yayınlardan 90 puan almanız gerekiyor, puan da o kadar kıt ki “bizden başkası tescilli akademisyen olmasın” kaygısıyla yapılmış sanki. 

Aslında bu bahane akademisyen olmak için ünvan şart değil benim için. Esas neden akademik yazılar yazmanın kolay yolunu yeni yeni öğrenmiş olmam. Yeni başlayanların işini hızlandırabilmek için ipuçlarından ayrı bir yazıda bahsedeceğim. Kaçırmamanızı öneririm.

Sayfanın en altında “yeni yayınlardan haberdar olmak için” izle tuşunu tıklamanız ve mail adresine yazıların otomatik gelebilmesi için onay vermeniz yeterli.

İlk vakamızın hikayesini okuyacaksınız, bir dahiliyeci olarak tanıyı çok daha önce koymam gerekirdi ama zor yoldan öğrenmiş oldum. Bir türlü çözüm bulamadığım bir vakaydı, o dönem bir derneğimizin mekanik ventilasyon kurs kitabını okuyordum, bir paragrafta “başarılı weaning, başarısız extübasyondan” bahsediyordu. Kıt bilgilerimle bir şeyler anladım. İşte benim hastam dedim. Hemen kalkıp hastayı muayene ettim (Utanarak söylüyorum ama benden önce beş doktorun daha muayene etmesi gerekmez miydi? Bahanem de hazır)

Neyse sizi vakayla baş başa bırakayım.

Frontal menegiom eksizyonu sonrası hipertansif atağa sekonder subdural oxipital hematom  gelişen hastanın yatışının yedinci gününde bilinci açıldı ve ekstübe edildi.
Öksürükle sekresyonlarını atabilmesine rağmen 2 saat sonra reentübasyonu gerekti.
Serebral BT tetkiki tekrarlanan hastada ek patoloji izlenmedi.
İki gün sonra tekrar ekstübe edilip hemen ardından NIMV desteği başlandıancak tekrar entübe edilmesi gerekti.

Üç gün sonrası yine weaning kriterlerini karşılayan hasta üçüncü kez ekstübe edildi ancak 10 saat sonrası stridoru gelişen hastanın tekrar entübasyonu gerekti.

Başarılı weaning aşamalarına rağmen MV ihtiyacı tekrarlayan hasta başarısız ekstübasyon olarak değerlendirildi. İşte kurs kitabındaki bu kırmızı cümle hastayı çözmemizi sağladı.

“Başarılı weaning aşamalarına rağmen MV ihtiyacı tekrarlıyorsa başarısız ekstübasyondur ve bu durumda hastada üst sol yolu obstürüksiyonuna neden olabilecek patolojiler araştırılmalıdır” (Yazarlara teşekkürler, sanırım TYBD’nin kitapçığıydı.)

Hastanın yanına giderken acaba trakeotomi açsak mı diye düşünürken bir de elimi hastanın boynuna attıydım. Amaniii!  Sağ troit lobunda kocaman nodül.
Servikal BT görüntülemesi yapıldı.


Sağ troit lojunda bulunan 4,5 x 5 cm’lik nodülün trakeaya basıp deviye ettiği görüldü.
Tiroit nodülü biopsisi Tiroid Foliküler CA ile uyumlu geldi.
 Sağ subtotal troidektomi ve trakeotomi aynı seansta yapıldı.
Postop 24 saatlik YB takibi sonrası hasta T-tüpte 2lt/dk O2 ile beyin cerrahi servisine taburcu edilebildi.
Hastanın on gün sonra trakeotomisinin kapatılarak taburcu edildiği öğrenildi.

Kafa travması, kafa içi kitle nedenli postop YB ihtiyacı olan hastaların diğer postop hastalara göre weaning süreleri daha uzun olabiliyor bu bekelenen bir durum. Bu nedenle serebral patolojilere odaklanıldığı için üst solunum yolundan kaynaklı olabilecek obstürüktif patolojiler gözden kaçabilir. 

Weaning sorunu olmasa da reentübasyon gereken hastalarda ekstübasyon başarısızlığı akla gelmeli ve üst hava yolunda obstürüksiyona neden olabilecek patolojiler araştırılmalıdır, diye bitirebiliriz. 

Bana çok şey öğreten vakaları burada paylaşmaya devam edeceğim. Siz de olgularınızın örnek olması için hikayenizi burada paylaşabilirsiniz. Sayfanın yine en alt kısmında iletişim kutusundan irtibata geçebilirsiniz. 


Sağlıcakla.



4 Ekim 2018 Perşembe

Poster yazmanın tükenmişlik sendromuyla ne ilgisi var?


Hemen hepiniz birçok bilimsel kongreye katıldınız. Her yerde renkli renkli panolar değişik resimli posterler, kongrelerin adetindendir. Yazar olarak önüne geçip poz vermekte olmazsa olmaz. Genelde başında pek kimse olmaz arada yazarlar bir göz atar, “var mı benim yazımı okuyan?” diye. 

Şimdilerde bu manzaralarda pek kalmadı. Bir ekran, soğuuuk, renksiiiz, ruhsuuuz, ara bul bulabilirsen posterini. Hani o garip ve omuzda taşıması zor kutu da 2010’ların nostaljik resimleri arasına katılmak üzere.



Ben atmadım duruyor hala, niyeyse kime göstereceksek, tam da poster boyutunda yaptırdığımız düğün resmini saklıyorum içinde 😊

Sadede gelmek gerekirse yoğun bakım yan dal eğitimine başlayan ve belki de hemen her gün ayrılmayı düşünen, aradığını bulamayan, ısınamayan arkadaşlara ve yaşadıklarına bu denebilirse, tükenmişlik sendromuna girmemeleri ya da girdikleri durumdan çıkabilmeleri için bir öneride bulunmak istiyorum.

Öncelikle kazara da olsa yoğun bakımdasınız, yüz kişiden diyelim belki üçü gerçekten istedi geldi. Çoğunuz 20-30. tercihizdesiniz. Aklınız hep “başka yerlerde olsak ne olurdu?” da. Ben henüz on gündür zorunlu hizmet için geldiğim devlet hastanesinde çalışıyorum. Kazara yoğun bakım yan dalını kazandığım için bir kez daha mutlu oldum. Mutluyum, mutlu, mutlu, mutlu! Jim Carrey’nin Yalancı Yalancı filmindeki palyanço gibi. 

Yok henüz döner falan almadım 😊.

İnsanların ağrı içinde solunum sıkıntısıyla gelip, size dua ederek çıkmaları, üç yıl önce hiçbir fikriniz deneyiminiz olmadan girdiğiniz yoğun bakım kliniğini yönetiyor olmanız, yaşamadan anlaşılacak şey değil.

Umutsuz olan arkadaşlarıma bir öneri, çoğunuz üniversite hastanelerinde birçok komorbiditeye sahip, ucubik tanılı hastalarla uğraşır durursunuz. Tıpta “nadir şeyleri sevme hastalığı” vardır.  İşte burada konuyu postere bağlayacağım, bahsettiğimiz bu ucubik tanılı hastalık gerçekten bir kongre komitesi tarafından kabul edilecektir. Tamam ama kongreye gidersiniz kimseler ilgilenmez yüzüne bile bakmaz. “Sonuçta güzel olan varılacak yer değil, yolculuğun kendisidir” demiyeceğim ama ona benzer bir şeyler geçiyor aklımdan.

Tükenmemek için üretmeniz gerekiyor, üretebilmek için de araştırmak, araştırma yapmak için dil bilmek?  Araştırmak üretmek tamam ama son madde sizi üzmesin. Kolejlerde, yurt dışlarında okumuş tuzu kuru kimseler aksini iddia etse de “efendim dil bilmeden yurt dışında nasıl tartışacaksın” da, en ideal olana ulaşamayacağım diye bırakalım mı yani, hayır. Bu dil konusuna da nereden geldim? Bu konuda çok dertliyim de. Daha sonra ayrıntılı bahsetmek isterim aslında.  

Poster konumuza geri dönelim, nadir bir durumu araştırırken birçok farklı grup hastalığı okuma fırsatınız olur, onu okurken bunu okurken bir de bakmışsınız ben bu konuya nerden geldim dersiniz.  Hiç alakası yok iken ya acaba geçen ay takip ettiğim ya da halen takip ettiğim “hastanın tanısı bu olmasın” diye düşünürsünüz. Beyninizde birçok nöronda çapraz çapraz bağlantılar belirir, çalışmayan noktalarda ışıklar çakmaya başlar, o nadir dediğiniz hastalık size bir sürü kapı aralar. İşte o kongrede kimsenin yüzüne bakmadığı poster var ya sizin için çok değerlidir.

Şimdi “level atlama” zamanı, hep vaka hep vaka sıkıldınız, biz bunları niye yazıyoruz ki? Doçentlik kriterlerinde puanı bile yok! Uluslararası SCI kapsamında yayınlanacak ta, beş puan yazar sayısına bölünecek te, 1,5 puan alsan dua et. Tamam o zaman nadir şeyleri seviciliği bir kenara bırakalım. Şöyle düşünelim çok nadir bir tanı aklınıza geldi, yakaladınız hastanın hayatı değişti, vay be helal olsun dediler nasıl yakaladı. Yılda bir iki kez oldu, üç yılda 6-7 hastayı kurtardınız. Bu hastalar için yaptığınız harika!  Tebrikler.  
Başka bir şey yaparak çok daha fazla insana faydalı olma imkânınız da var. Çok görülen bu nedenle de kanıksanan durumlar. Mesela, kateter enfeksiyonları, delirium, dekübit yaraları, asinetobakter enfeksiyonları (bazı personeller için kullanılır ya: “hastaneyi onun üstüne yapmışlar” mübarek) bunlar için iyileştirici bir fikriniz olduğunu düşünsenize o zaman gizli kahramansınız. Yılda onlarca belki yüzlerce insanın hayatına dokundunuz. Hastalarınızı öldürücü pis fırsatçı enfeksiyonlardan kaybetmediniz. Gencecik hastanız dekübit ağrısı çekmedi.

Peki bunlara nasıl çözüm bulacağız. Öncelikle durumun farkına varmanız, çok iyi şeyler yapabileceğiniz ve sınırları hayal gücünüz olan çok kritik bir yerde, yoğun bakım dünyasında olmanın ayrıcalığını hissetmeniz gerekir. Bir yıldır evlisiniz aklınız hala platonik aşkınızda, onkolojide, endokrinde 😊bırakın bu düşünceleri.

Ülkemizin, insanlarımızın her branştan daha çok yoğun bakımcıya ihtiyacı var. Unutmayın ne seçerseniz seçin sonunda hastayı göndereceğiniz yer neresi? Edirne’ye yolunuz düşerse Devlet Hastanesi’ne uğrayın iki gün izin alın gelin, bir yoğun bakımcı ne yer ne içer ne yapar?  Dört sene önce Allah’ım beni akademisyen yapma diye dualar eden ben nasıl bu hale geldim, biraz ondan bahsetmek istedim.

Tamam kaldık yoğun bakımda ne yapalım ne araştıralım? Fikir isteyen olursa özelden mesaj atsın😊.
Sizlere önerim önce kliniğinizin performans verilerini çıkarmanız ve hangi alanların iyileştirmeye ihtiyaç duyduğunu saptamanız ve onun üzerine gitmeniz. Bir diğer fikir, insidansı yüksek olan spesifik hastalık gruplarında taramalar yapmak olabilir. Hastalıkların yoğun bakım gidişatlarını görüp dünyayla, son literatürle kıyaslamak eksiklerini görmek, iyi yaptıklarını da dünyaya duyurmak.

Mesele akademik bir titre mi deniyor, ondan sahip olmak değil aslında yolculuktan zevk almak.  

Bu sitenin (Yoğun bakım kalite platformu) en önemli hedefi içinde biraz olsun, daha iyi bir yoğun bakım işleyişi için hevesi olan arkadaşlara yol göstermek.

Poster yazın tükenmeyin!

İleriki günlerde “Yeni başlayanlara poster yazımı” adlı kitabımdan (yok öyle bir kitap aramayın, belki de vardır ama ben yazmadım) poster örnekleri sunmaya başlayacağım, sizde isterseniz kendi posterlerinizi buradan paylaşabilirsiniz.

Sağlıcakla.